Doktor Elma’nın Süpermarketi

Hani bazenleri hava çok erken kararır, etrafı bir anda bulutlar sarar. Sanki yapmaman gereken bir şeyi yapmak üzere gibisindir. İşte bu duyguyu yeni iş yerim Doktor Elma’nın Süpermarketinde kasiyer olarak, gelen her müşteriye ‘’Bugün size nasıl yardımcı olabilirim?’’ sorusuyla yeniden yaşıyorum. Size anlatacaklarımın kesin bilgi olmadığını, sadece bu küçük köyde dolaşan dedikodulardan ibaret olduğunu hatırlatmam gerek. Fakat meraktan çatlayacağınızın da garantisini verebilirim.

 

Hikayemiz en yakın yerleşim yerinden nedensiz yere kilometrelerce uzakta olan ve benim şu anki iş yerim Doktor Elma’nın Süpermarketinde başlıyor. Buraya en uzak diyarlardan gelen yolcular ya da sadece bu markette satılan ‘‘Doktor Elma’nın Özel Elmalı Turtası’’ için gelen yerli halk dışında kimseciklerin gelmediğini söylesem abartmamış olurum. Tabii patronum Muhittin Bey’i de unutmamak lazım. Suratındaki yarım gülümseme ve çapkın bakışlarıyla, gelen huysuz ve yaşlı kadın şikayetlerini bir anda yok etmeyi başarırdı. Bunun üstüne onlardan bahşiş bile alırdı. Belki yeni olduğumdandır fakat benimle iş konuları dışında daha bir kelime bile konuşmadı. Sabahları elinde kahvesiyle gelir, tarihi geçmiş meyve sularının tarihlerinin ileri haftaya alınmasını söyler, atıştırmalık reyonlarından bir gofret alıp odasına girer, işi olmadığı sürece dışarıya çıkmazdı. Ve odası, odası diye tahmin ettiğim yer, üstündeki paslı tabelaya bakılırsa girilmesi yasak bir yerdi. Muhittin Bey girerken bir kaç sefer aradan başımı uzatmaya, en azından uzaktan bir göz atmaya çalıştım. Sonuç hep karanlıktı. Burada okuduğum bir çizgi roman olan ‘’Batman’’in ini gibiydi. Acaba o Batman mi diye şüphelendiğim bile olmuştu.

 

Günlerden çarşamba,   Buraya gelen yaşlı kadınlardan biri olan Yeşim her zamanki gibi turtasını perşembe günü  akşam beş sularında almaya geldi. Kapatmamıza son yarım saat. Muhittin Bey’in kapısı açılıyor. Bakmam lazım! Gözlerimi aralığa dikiyorum fakat… Yine karanlık. Bu turta kendi kendini satmayacak biliyorsun değil mi evladım, dedi Yeşim Teyze. Yaşlı kadın Yeşim, kasanın önünden kısacık boyu ile bana laf yetiştirmeye çalışıyor. Belki sadece Muhittin Bey’in ona biraz kur yapmasını istiyordu. Yok, hayır. Bu sefer suratındaki ifadeye bakılırsa benimle konuşmak istiyordu. Ona sorarak başladım:

  • Size nasıl yardımcı olabilirim?
  • Odayı görmek istiyorsun değil mi?
  • Pardon, neyden bahsettiğinizi anlayamadım.
  • Oda diyorum. Oda! Muhittin’in odası! Geldiğin günden beri gözün o kapı aralığından başka bir şey görmüyor. Efsaneyi duymuş olmalısın.
  • Üzgünüm ama ben efsanelere inanmam. Hem büyük ihtimalle sıkıcı bir ofistir.
  • Bak işte orada yanılıyorsun. Şimdi beni dinleyecek misin dinlemeyecek misin? Yarın günüm var, daha kısır yapacağım.

Onunla konuşmak istemiyordum, ama belki bu benim o kapının arkasında ne olduğunu öğrenmek için tek şansımdı. İstemsizce kafamı evet anlamında salladım. Gerçekten merak ediyordum. Yeşim Teyze başladı anlatmaya:

Yıllar önce köyümüze uzak diyarlardan bir doktor geldi. İsviçre miymiş neymiş. İsmi Mösyö Pomme olan bu boylu poslu genç adam bize bir teklif sundu: Başarılı bir çırağa karşılık küçük bir hastane. Muhittin bunu aile işi olan market işletmeciliğinden bir çıkış olarak görmüş, gece gündüz demeden aylarca çalışmıştı. Bir gece çalışırken gaz lambasını söndürmeden uyuya kalmış, tüm evi kül etmişti. Kardeşleri, anası, babası değer verdiği insanların hepsi trajedik bir şekilde hayata gözlerini yumdu. Tüm köy onu o harabeden zor kurtardı. Ama Mösyö Pomme’nin çırağı olmakta ısrarcıydı, çalışmaya devam etti. Birkaç gün sonra anlaşıldı ki Mösyö Pomme’nin  buradaki zamanı uzun değilmiş. Ülkesine geri döndü. Muhittin ortada kaldı. Kendine Pomme’nin türkçe karşılığı olan Elma isimli bu marketi açtı. Söylentilere göre o oda binlerce kitapla doluymuş ve her gün sabahtan akşama kadar çalışmaya devam edermiş.

Perşembe sabahı Muhittin Bey’i odaya girerken gördüm. Cesaretimi topladım ve odaya girmesinden daha saniyeler geçmeden kapının koluna atıldım. ‘Girilmez’ yazan kapıyı ardına kadar açmış bulundum. Bir de ne göreyim, oda bomboştu!

(Visited 39 times, 1 visits today)