Hayat içinde bize rehber olan bazı inançlarımız, tabularımız ve tutkularımız vardır. Bu tabular ve inançlar bizim hayattaki duruşumuzu, hayattan beklentimizi, hayta, insanlara, olaylara olan davranışlarımızı hatta yaşam kalitemizi belirler.
Hayat içinde bize rehber olabilecek iki inanıştan biri Murphy Kanunu ve Çekim Yasası’dır. Murphy Kanunu’nu kısaca anlatacak olursak bu kanun bir şeyin olma olasılığının isteme olasılığı ile ters orantılı olduğunu savunuyor. Çekim Yasası ise kısaca evrene verdiğimiz enerjinin aynı şekilde bize geri dönüş sağladığını savunur. Peki bu fikirlerden hangisi daha mantıklı?
Murphy Kanunu’nu savunmamamın temel sebebi bir yerde bir paradoks yaratması. Bildiğimiz üzere bu kanundaki inanış bir şeyi isteme olasılığımızla olma olasılığının ters orantısı üzerine. Paradoks yarattığı olayı ise şu: Mesela ben paramı kaybetmek istemiyorum ve paramı kaybetmeme düşüncesi hep kafamda. Ben kendimi sürekli bu düşünceyle yoruyorum ve sürekli kafamda oluyor. Aslında bilinçaltı olarak düşünürsek, bunu benim yaşamak istemediğim bu kötü olayı çağırmam olarak açıklayabiliriz. Yani ben paramı kaybetmek istemiyorum ama evrene sürekli bu enerjiyi yayıyorum. Bu düşünceyi kendime olumsuz bir şekilde biçtiğim için aslında bilinçaltında yani istemsizce evrene de olumsuz bir enerji salıyorum ve bu olumsuz enerji bana geri gelip paramı kaybetmeme neden oluyor. Sonuç olarak ben istemediğim şeyi çağırarak Çekim Yasası’nı gerçekleştiriyorum çünkü bir şeyi istememek bile bir şekilde maalesef onu çağırmak oluyor.
Bana göre kesinlikle rehberimiz olması gereken düşünce Çekim Yasası. Çünkü ben evrene nasıl enerji verirsek onun da bize ses dalgası gibi geri döndüğüne inanırım. Bunu ses dalgasından örneklendirmek gerekirsek, dağlık bir alanda olduğumuzu düşünelim, biz bu alanda hangi kelimeyi bağırarak söylersek o ses bize aynı şekilde geri döner. Ben orada “elma” diye bağırırsam, bu söylediğim kelime aynı şekilde benim kulağıma girer. Evren de bu şekilde işler. Mesela bir kişinin o iş görüşmesinden önce evrene verdiği mesaj çok önemlidir. O kişi görüşmeye işi alamayacağı düşüncesiyle giderse işi alamaz, ama eğer bunun zıttı bir inançla giderse o işi alma olasılığı çok daha yükselir. Yine bir örnek olarak düşünürsek, ben bir arkadaşımın gelmesini istiyorsam, bunu ancak onu yanıma çağırarak ve arayarak sağlayabilirim. Benim istediğim şeyi elde edebilmem için onu bir şekilde çağırmam lazım, diğer türlü istediğim şey olmaz, bu tamamen verdiğim enerjiyle de bağlantılı. Zaten enerji kavramını bilimsel bir kavram olarak düşünürsek, bu yasayı kanıtlayan ve destekleyen çok fazla köşe yazısı, eleştiri yazısı ve kitap görebiliriz. Mesela Jerry Hicks’in “Çekim Yasası” kitabı bunu iyi bir örneğidir. Kitapta genel olarak hiçbir şeyin tesadüf veya kader olmadığı, biz bilinçaltımızda ne düşünürsek ve istersek o şeyin başımıza geleceği düşüncesi ele alınmış. Yine bu yasayı destekleyen ve bu yasayla ilgili birçok kitap görebiliriz.
Bilinçli ve bilinçsiz edindiğimiz tüm inançları incelemek, bizim yararımıza olur. Bu şekilde bize göre doğru olanı bulabiliriz.