Köy mü şehir mi?
SAKİNLİK HERZAMAN GÜZEL

Doğa ile İç İçe

Gözlerimi maalesef ki canım horozumun o gür sesi ile açıyorum. İşitme engeli olan bir insan bile onun sesini duyabilir o kadar gür ki sabah uyandığımda resmen baş ağrısıyla uyanıyorum! Böyle bir ses olamaz. Ama fark ettim ki bir süre sonra alışıyor insan ve bir bakıyorsunuz horozunuz ötmeden siz zaten kalkmış oluyorsunuz tıpkı alarm gibi düşünün tabii bazı zamanlarda alarmı duymak zor oluyor da neyse.

Gözlerimi açmamla karnımın guruldaması bir oluyor bu yüzden hemen yüzümü yıkayıp aşağı iniyorum ardından tavuklarımı kafesinden dışarı çıkartıp onlara yem veriyorum. Bir süre dikkatlerinin dağılmasını bekliyorum ve yumurta alıp hızlı bir şekilde oradan uzaklaşıyorum. Eğer beni tavuklar fark ederse sorun yok ama iki horozum da fark ederse yandım demektir, beni hayatta bırakmazlar. Horozlar için değerli olan şey tavuklarıdır fakat benim horozlarım için bu pek söz konusu değil çünkü yumurtalara göz bebekleri gibi davranıyorlar. Benim çiftliğimde inek bulunmuyor çünkü inek kokusundan hiç hoşlanmıyorum, gübresi hele hem kokusu hem pisliği fakat süte ihtiyacım olduğunda yan tarafımdaki çiftçi arkadaşıma, et gibi ürünler için şehre yani yolum kasaba düşüyor. İneklerimin olmaması aynı zaman da benim için bir dezavantaj neden diye sorarsanız; bence bir çiftçi için en önemli olan şey toprağıdır toprağın verimini arttıran şey gübredir. Eğer toprağı tarıma elverişsizse gelirini ve yemeğini nerden karşılayacak, geriye kalan şeyler çok düşük bütçeli olur ve iflas eder. Yumurtalarımı aldıktan sonra kahvaltımı yapıyorum sonrasında tavşanlarımın yanına gidip onların yemini hazırlıyorum çünkü o rahat yuvalarında gözlerini açmaya bile tenezzül etmiyorlar cennetten düşmüş kadar yumuşak yatakları var bazen uyku tutmadığında diyorum ki tavşanları benim odama tıksam onların muhteşem yatağında mı yatsam diye, o kadar güzel ki tarif bile edemem. Yemlerini verdikten sonra onlarla biraz vakit geçiriyorum seviyorum, oyunlar oynuyorum kedime ve köpeğime verdiğim eğitimi onlara da tuvalet eğitimi vermeye çalışıyorum ne kadar doğanın ve hayvanların içinde olsam da pisliği sevmiyorum onlarında yuvalarının içine yapmaktansa dışarıya yapmaları için eğitiyorum. Köpeklerim ve kedilerim evimin içinde yaşıyorlar, tavşanlarla araları iyi olduğu için hep birlikte vakit geçiriyorlar ardından bende bal gibi tatlı olan elma, kayısı, dut ve kiraz ağaçlarını yeşilliklerimi, salatalık domateslerimi suluyorum. Sonrasında komşumun yanına gidip tavuklarımın yapmış olduğu yumurtalarla onun ineklerinin yapmış olduğu sütü takas ediyoruz eski zamanlardaki gibi. Süte neredeyse her gün ihtiyacım oluyor çünkü kurabiye, kek ve tatlı yapıyorum tabii ki de her gün hepsini yapmıyorum aralarından bir tanesini seçip yapıyorum ardından domuz gibi tozpembe bir piknik sepeti hazırlayıp yapmış olduğum şeyleri onun içine yerleştiriyorum  köpeklerimi alıp evi ve diğer hayvanlarımı kontrol edip komşumun evine doğru yola koyuluyorum.

Sonrasında komşumla beraber çarşaf gibi olan nehrimizin yanında sohbet edip kopeklerimin oyun sesleriyle zaman geçiriyoruz. Hava kararmaya başlayınca evlere dönüyoruz. Yemeğimi yedikten sonra biraz kitap okuyup filmimi izledikten sonra gözlerimi tatlı rüyalara kapatıyorum.

(Visited 12 times, 1 visits today)