Doğa ile cenk içindeyiz

  1. Çin’in Vuhan kentinde ortaya çıkmasından kısa vakit sonrasında bütün dünyayı tesiri dibine alan koronavirüs, derhal her alanda alışkanlıkları değiştirmiştir. Özellikle ülkeler arası seyahatin kısıtlanması, bireylerin tüketim alışkanlıklarında olup biten değişiklik, karantina sürecinde evde emek harcama modellerinin uygulanması, karşı karşıya meydana gelen eğitim – tedris süreçlerine verilen ara, esenlik hizmetlerine duyulan gereksinim, birtakım sektörlerde üretim süreçlerinde yaşanmış olan aksaklıklar birçok sektörün geleceği mevzusunda belirsizliği bununla beraber getirmiştir. Koronavirüsün ilk ortaya çıkışıyla beraber odakta olan salgının yayılımını engellemeye yönelik önlemler, salgının yayılma hızında olup biten yavaşlamayla beraber yerini koronavirüs sonrası oluşacak seviye için senaryoların üretilmesine ve tartışılmasına bırakmıştır. Bu süreçte eğitim, iktisat, esenlik, internasyonal ilişkiler alanlarında koronavirüs sonrası olası senaryolar çoğunlukla çalışılmakta ve üstüne tartışmalar yapılmaktadır. Ancak, koronavirüs sonrası dönemde ortaya çıkacak yeni düzende küresel iklim değişikliği, devletlerin iklim değişikliğine karşı alacağı önlemler, atık yönetimi ve insan-tabiat etkileşiminin boyutları şeklinde muhit alanında olası senaryolar üstüne meydana gelen emek harcamalar oldukca sınırlıdır. Koronavirüs sonrası oluşacak yeni düzende kendisini kuvvetli halde konumlandırmak isteyecek devletlerin üretim süreçlerine ağırlık vereceği, tüketicilerin tüketim alışkanlıklarında bireyselleşme ve buna bağlı olarak ortaya çıkacak atıkların yönetimi, toplu alanların riskli görülmesinden kaynaklı toplu nakliyat kullanım oranlarında yaşanacak düşüş şeklinde senaryolar göz önüne alındığında koronavirüs sonrası muhit alanında yapılacak çalışmalara ve insan-tabiat dengesinin yeniden gözden geçirilmesine gereksinim duyulacağı söylenebilir.

Normaller değişti

Koronavirüs öncesi dönemde internasyonal kamuoyunun mühim seviyede gündeminde olan muhit hassasiyeti ve muhit sorunlarının koronavirüs daha sonra iyi mi şekilleneceği merak konusu. Koronavirüs salgının ortaya çıkışından kısa vakit sonrasında bütün dünyada etken olması ve Dünya Sağlık Örgütü tarafınca salgının pandemi olarak duyuru edilmesiyle bütün dünyada alışılmış yaşam düzeni ve “normaller” değişim göstermiştir. Bu değişikliklerin karantina süresiyle sınırı olan mı olacağı yoksa karantina oradan da devam mı edeceğini vakit gösterecektir. Ancak, şu anda söylenebilecek bir şey var ise oda şudur ki; her şey eskisi şeklinde olmayacaktır. Eskisi şeklinde olmayacak konulardan biri de bireylerin ve devletlerin muhit yaklaşımlarıdır. Koronavirüsle beraber üretim süreçlerinde olup biten aksaklıklar, bireylerin tüketim önceliklerinde gerçekleşen değişimler koronavirüs sonrası süreci doğrudan olarak etkileyecektir. Koronavirüsle beraber dünya ekonomisinin yaşamış olduğu ve yaşayacağı ekonomik buhran devletleri daha çok üretim meydana getirmeye itecektir. Üretim süreçlerinde muhit hassasiyetinin ne seviyede olacağı, çevrenin korunması ve geliştirilmesinin devletler ve bireyler için öncelik olup olmayacağı belirsizdir. Koronavirüsün dünya ekonomisinde ve ülke ekonomilerinde meydana getirmiş olduğu aksamaları plansız bir üretim süreciyle telafi etme çabası ekonomik bunalımı ortadan kaldırabilir sadece, ileriki yıllarda daha büyük çevresel sorunlarla karşılaşılmasını ortaya çıkaracaktır. Bu noktada muhit alanında etkinlik yayınlayan hem milli aynı zamanda internasyonal müessese ve kuruluşlara büyük görevler düşmektedir.

Hava kalitesi

Daha ilkin edinim edilmemiş boyutta bir salgınla yüz yüze kalan bireylerin tüketim alışkanlıklarında değişiklik yaşanması muhtemeldir. Kişisel bakım ve temizlik ürünlerinin düzgüsel zamanlardan daha çok kullanıyor oluşu, koruyucu ekipmanların (eldiven, maske vb.) yaşamın bir parçası haline gelmesi, tek kullanımlık ürün kullanım tercihi şeklinde tüketim alışkanlıklarında meydana gelebilecek değişimler koronavirüs sonrası atık yönetiminin yeniden ele katılımı gerekliliğini ortaya çıkarmaktadır. Bunun yanında alınan önlemler kapsamında dışarıda dolaşımın azalması, trafik yoğunluğunun azalmasına sebep olmuştur. Böylece hava standardını negatif yönde etkileyen gaz salınımı düşüş göstermiş ve ölçülen hava değerlerinde iyileşme yaşanmıştır. Ancak, bu iyileşmenin koronavirüs salgını sonrası devam edeceğini söylemek olası değildir. koronavirüs salgını kapsamında alınan tedbirlerin süreç içinde gevşetilmesiyle beraber bireylerde olup biten alışkanlık değişimleri bilakis dönmeyecektir. Örneğin; toplu nakliyat kullanan bir birey, koronavirüs salgını süresinde toplu taşımada toplumsal mesafe kurallarına uyulmadığını düşünerek imkanı olması halinde hususi vasıta kullanımını tercih edecektir. Devletlerde benzer bir hassasiyetle toplu nakliyat araçlarının tam kapasiteyle çalışmasını engelleyecek, sefer sayısını ve sıklığını arttırmak niteliğinde kalacaklardır. Uçak seyahatlerinde yolcular arası toplumsal mesafe kuralına koronavirüs salgını tamamen test dibine alınana kadar devam edileceği düşünüldüğünde tayyare sefer sayılarında bir artış olması öngörülebilir. Hem bireylerin hususi vasıta kullanımına yönelmesi hem toplu nakliyat araçlarının sefer sayısı ve sıklığının arttırılması aynı zamanda tayyare sefer sayılarının arttırılması koronavirüs sonrası hava kirliliğini arttıracaktır. Hava kirliliğinin insan sağlığı üstüne tesiri oldukca fazladır. Bunun en somut örneğini Türkiye’de koronavirüs tedbirlerinde 30 büyükşehirin yanı sıra Zonguldak ilinin tedbir alınan illere dahil edilmesidir. Hava kalitesinin düşük olduğu bölgelerde bireylerin hastalığa yakalanma ve istila rahatsızlıkların yayılım hızının daha yüksek olduğu meydana getirilen birçok çalışmayla ortaya konulmuştur. Doğa ile insan arasındaki ilişki tarih öncesi çağlardan günümüze kadar ulaşmış kadim bir tartışmadır. İnsanoğlunun hayatta kalma, beslenme, barınma şeklinde gereksinimlerini karşılayabilmesi için doğada mevcud imkanları ne seviyede kullanabileceği ve kullanacağı imkanları iyi mi bereketli hale dönüştüreceği bu tartışmaların odağını oluşturmaktadır. Dünya nüfusunun hızla arttığı, kaynakların hızla tükendiği günümüzde tabiat–insan etkileşiminin boyutları fazlaca daha çok ehemmiyet kazanmış durumdadır. İçerisinde bulunduğumuz koronavirüs salgınına yönelik meydana getirilen tartışmaların bir boyutunu da bu etkileşim oluşturmaktadır.

Doğa-insan dengesi

Bilindiği suretiyle virüsün ilk ortaya çıkmış olduğu Çin’in Vuhan kentinde insanların beslenme alışkanlıkları, yaban yaşamına karşı geliştirdikleri tasarruf ve davranışlar kamuoyunun çoğunlukla ele almış olduğu mevzular arasındadır. Yalnızca yaşanılan koronavirüs dönemi değerlendirildiğinde dahi tabiat–insan etkileşiminde dengenin ne denli mühim olduğu kavranılabilir. Bireylerin tüketim alışkanlıklarında olup biten değişiklik, dünya nüfusunun süratli artışı, yer altı ve yer üzeri kaynakların hızla tüketilmesi tabiat–insan etkileşiminde bir balans kurmanın güç bulunduğunu anlatım edebilir. Ancak, bireylerin tüketim alışkanlıklarında gerçekleştirilecek değişikliklerle, kaynakların sürdürülebilir kullanımını özendirici faaliyetlerle bu etkileşimde bir balans oluşturmak pek doğal mümkündür. Bu dengenin kurulması insanın geleceğini korumak açısından bir tercih değil zorunluluktur.

İnsanı çevreden ayırmak ve bağımsız bir mevcudiyet olarak düşünmek büyük bir yanılgıdır. İnsanı çevrenin bir parçası olarak görmek ve çevreye bütüncül bakış açısıyla bakmak oldukca önemlidir. İnsanın sağlığı, mutluluğu ve refahı sadece çevrenin korunmasıyla ve sürdürülebilir politikalar beslenmesiyle mümkündür. Gerçekleştirilen birçok emek harcama çevresel koşulların bireylerin iyi olma haline direkt tesir ettiğini göstermektedir. Politikacıların bu gerçekliği görerek muhit merkezli siyaset üretmeleri hem insan sağlığı açısından hem muhit sağlığı açısından elzemdir. Aksi şekilde muhit merkezli perspektif terk edilip, insan merkezli ve kalkınma odaklı politikaların benimsenmesi ilk önce çevreyi daha sonra buna bağlı olarak insan sağlığını negatif yönde etkileyecektir. Çevre sağlığını ve insan sağlığını odağına alarak geliştirilecek esenlik ve iktisat politikaları daha sürdürülebilir olacaktır. Koronavirüs salgını sonrası oluşacak düzende bu bakış açısının hakim olması gelecek yıllarda benzer felaketlerin yaşanmasının önüne geçecektir.

Çevre eğitimi politikası

Koronavirüs salgınının sebeplerini ve neticelerini esenlik alanıyla sınırlamak büyük bir yanılgı olacaktır. Koronavirüs özelinde bütün salgınların tek bir sebebi yoktur. Birçok değişik nedenin bir araya gelmesiyle ortaya çıkan istila rahatsızlıkların çözümleri de birçok değişik alanın ortak çalışmasıyla mümkündür. Bireylerin bilgi – şuur düzeylerinin bu tür istila rahatsızlıkların hem yayılımını engelleyici aynı zamanda alınacak önlemler için mühim bir belirleyici olduğu söylenebilir. Bireylerin bilgi – şuur düzeyinin arttırılması ise büyük seviyede eğitimle mümkündür. Koronavirüs salgını daha sonra ortaya çıkacak yeni düzende atılacak her adımda tabiat – insan dengesinin korunması ve geliştirilmesi amaçlanmalıdır. Bu amaca yetişebilmek için eğitim – tedris süreçleri içinde muhit bilincinin doğru ve etken halde verilmesi gerekmektedir. Koronavirüs salgını sonrası bir fırsat olarak değerlendirerek Türkiye’de eksikliğini hissettiğimiz milli muhit eğitimi politikası oluşturulabilir. Oluşturulacak muhit eğitimi politikası, erken çocukluk döneminden yükseköğretime kadar olan eğitim – tedris programlarına yayılarak bireylere aktarılmalıdır. Eğitim haricinde kalan bireyler için geliştirilecek müsait içerik ve materyaller sayeinde camianın bütün kesimlerine muhit bilinci kazandırmaya yönelik emek harcamalar yapılabilir.

(Visited 60 times, 1 visits today)