Hayalini kurduğum doğa harikası, bir dağın derinliklerine saklanmış, kristal bir mağara. Bu mağara, dışarıdan bakıldığında sıradan bir kaya duvarının arkasına gizlenmiş, ancak içine adım attığınızda başka bir dünyaya geçiş yapmış gibi hissettiren büyüleyici bir yer. Tavanlarından sarkan dev sarkıtlar, duvarlarında parıldayan renkli mineraller ve zeminde uzanan berrak, yansıyan bir göl… Mağaranın içi, fosforlu mantarlar ve yer altı nehrinin sessiz, yankılanan akışıyla devamlılığını sürdürüyor
Orada geçireceğim bir gün, sabah erken saatlerde mağarayı keşfetmek için hazırlanarak başlar. Elimde bir fener ve sırtımda hafif bir çanta ile mağaranın girişine varırdım muhtemelen. İçeri girdiğim anda sıcaklığın düştüğünü, nemli havanın tenime dokunduğunu hissederdim. İlk adımlarım yankılanır, ancak ilerledikçe mağaranın doğal ışık oyunlarına şahit olurum. Kristallerin arasında dolaşan ışık huzmeleri ve fosforlu mantarların loş parıltısı yolu aydınlatırdı. Hayal etmesi bile o kadar güzel ki..
Bir süre sonra, mağaranın merkezine ulaştığımda bir mucizeyle karşılaşırdım: Tavanında binlerce yıldız gibi parlayan damlalar ve tam ortada, yer altı gölü. Su o kadar berraktır ki dipteki taşlar, yosunlar ve hatta yüzgeçlerini zarifçe hareket ettiren küçük balıklar bile görülebilir. Göle dokunduğumda suyun hafif serinliği içimi ferahlatır. Aynı zamanda dokunduğumda elimi takip eden simli bir ışık da olsun!
Mağaranın sessizliğinde, yalnızca su damlalarının yankısını ve uzaktan akan bir yer altı nehrinin ritmik sesini duyarım. Gölün kenarına oturup kristallerin ışık oyunlarını izler, anın huzurunu içime çekerim. Belki biraz ileride nehrin kaynağına kadar yürürüm, dar bir geçitten geçip yeni bir kristal odasına varırım.
Gün batımına yakın, mağaranın dışına çıktığımda artık bambaşka bir gözle bakarım çevreme. Dağın derinliklerindeki bu gizli dünyanın dinginliği, dış dünyaya dönerken zihnimde yankılanır. Mağara, sadece bir doğa harikası değil, aynı zamanda insanın iç huzuru bulabileceği saklı bir tapınak gibidir. O zaman, gerçekten mutlu olduğumu hisseder ve dünyamızın hala keşfedilmeyi bekleyen hangi yerlere sahip olduğunu düşünürdüm.