Doğa Dostu Enerji Üzerine

Sanayi devriminin başlangıcı ve ani gelişimi ile oluşan yüksek miktarda enerji arayışı; petrol, kömür ve türevi fosil yakıtlar ile karşılanmaya çalışılmıştır. Atalarımız farkında olmasa bile, yavaş yavaş ademoğlunun mezarını kazmakta olan fabrika dumanları, ileride hepimiz için çok pahalıya mal olacak sonuçlar doğuracaktı ve doğurmakta. 21. yüzyılın en büyük krizlerinden biri olan CO2 emisyonu ve fosil enerji kaynaklarının hızla tükenmesi, insanlığı global bir yeşil enerji arayışına sürüklemiştir. Peki nedir bu “yeşil enerji”? Yeşil enerji nasıl elde edilir? Eksileri ve artıları nelerdir?

 

Yeşil enerjiyi kısaca açıklayacak olursak, doğada nötr olarak bulunan ve kendi kendine yenileyebilen enerji diyebiliriz. Rüzgar, ısı, ışık, dalga, yağmur gibi doğa olaylarından yararlanılarak elde edilebilen bu enerji türü, kendi kendini yenileme özelliğine de sahip olduğundan dolayı fosil yakıtlara kıyasla kaynağı sınırsızdır. Enerji elde edilmesi sürecinde doğaya olumsuz herhangi bir etki etmese de, bazı sistemlerin kurulum aşamalarında maliyetli ve riskli durumlar oluşabilmektedir. Örneğin, ülkemizde de bolca bulunan barajların ürettiği enerji miktarı kadar kurulum maliyetleri de bir o kadar pahalıdır. Ayrıca, olası baraj suyunun taşma riski etrafta bulunan doğal ortama ve yerleşim bölgelerine ciddi derecede zarar vererek yaşanmaz hale getirebilir. Her ne kadar pahalı ve risk payı bulunduran bir enerji elde etme yöntemi olsa da fosil yakıtlara nazaran uzun vadede sahip olduğu avantaj tartışılamaz derecede bir üstünlük taşımaktadır. Yani doğa dostu enerji kaynaklarına başvurmak, fosil yakıtlara bel bağlamaktan her açıdan çok daha mantıklıdır.

 

Üretim şekillerinden bahsetmek gerekirse, her kaynağa göre alternatif düzenek ve yöntemleri vardır yeşil enerji üretiminin. Mesela, rüzgar enerjisinin kinetik enerjiye ve sonrasında elektrik enerjisine dönüştürülmesinde rüzgar türbini adı verilen büyükçe pervaneler kullanılır. Sıcak suyun ısısından faydalanmak için ise su buharından enerji üretimi sağlayan jeotermal santraller kullanılır. Güneş ışığı için güneş paneli, dalgalar için hidrolik santraller… Anlayacağınız üzere, doğa dostu enerjinin alternatif yöntemleri saymakla bitmez. Her bir yöntem farklı koşullar, farklı mekanizmalar ve farklı kaynaklar için tasarlanmıştır. Rüzgarı bol ve yükseltisi fazla bölgeler için türbinler, yeraltı suyu bakımından zengin bölgeler için jeotermal, iklim olarak sürekli bol güneş alan bölgeler için ise güneş paneli tercih edilir misal.  Bu yönüyle yeşil enerji, her türlü iklim şartı ve coğrafi koşula uyum sağlama özelliğine sahiptir.

 

Peki, yeşil enerji geliştirilebilir mi, geliştirilir ise potansiyeli nedir, gelecekte bu konuda neler bekleyebiliriz? Zannımca, böylesine kapsamı geniş, genç ve gelişmeye müsait bir teknolojinin potansiyeli hayal gücümüze sığamayacak derecede geniştir. Örnek göstermek gerekirse: 2017’de geliştirilen ve “grafen” isimli bir iletken madde yardımıyla hem yağmur suyu hem güneş ışığı ile enerji üretebilen üç katlı güneş panelleri bu teknolojinin ortaya çıkarabileceği potansiyeli ortaya çıkarmaktadır. Kapalı ve yağmurlu havalarda güneş ışığı eksikliğinden oluşacak enerji açığını karşılamaya yönelik bu teknoloji, yeşil enerji üretiminin çalışmalar doğrultusunda her koşul için mükemmelleştirilebileceğinin bir göstergesidir.

 

Sadede gelmek gerekirse, yeşil enerji üretimi hem sürdürülebilirliği hem doğa dostu olması ile fosil yakıt kullanımına nazaran -özellikle uzun vadede- çeşitli avantajlara sahip bir alternatiftir. Her ortama uyumlu ve birçok enerji kaynağına entegre yöntemler bulundurmasıyla, sınırsız kaynak ve minimal dezavantajlara sahip olmasıyla geleceğin enerji kaynağının doğanın ta kendisi olacağı aşikardır. Böylesine geniş kapsamlı bir alan olması yönüyle geliştirilmeye açık olup potansiyeli uçsuz bucaksız denebilir. Elimizdeki güncel en iyi alternatif olan bu enerji türü, geleceğin enerji sektöründe kendine daha geniş bir yer bulması kaçınılmazdır.

(Visited 7 times, 1 visits today)