Günümüz dünyasındaki dizilerin ve filmlerin birçoğu kitaplardan uyarlama olduğunu neredeyse hepimiz biliyoruz. Özellikle son dönemde Türk dizi sektöründe oldukça yaygınlaşmış bir durum. Aslında bugüne kadar Türk edebiyatına ait birçok eser TV kanallarında yayınlanan bazı dizilerin senaryosu oldu ya da en azından eserlerin bir kısmı bu dizilerin senaryoları için senaristlere ilham kaynağı olup içlerinden alıntılar kullanıldı. Bunlardan bazılarına örnek vermek gerekirse; Çalı Kuşu, Aşk-I memnu, Yaprak Dökümü dizi olmuş önemli Türk edebiyatı klasikleri içerisinde yer almaktadır. Bu klasiklerin Türk televizyon tarihinde farklı yıllarda farklı oyuncularla çekildiğini de hatırlatmakta fayda var. Mesela Çalıkuşu’nun dizi olarak ilk yayınlanma tarihi 1986 iken tekrar farklı oyuncularla 2013 yılında çekilmiş ve yayınlanmıştır. Türk dizi ve sinema sektörü sadece Türk edebiyatı klasiklerinden değil dünya edebiyatındaki bazı eserlerden de yararlanmaktadır ama daha çok bu eserlerin belli başlı kısımlarını dizilerde ya da filmlerde yer verilmektedir. Tabii ki kitapların dizilere veya filmlere uyarlanması sadece Türkiye’ye özgü bir şey değil hatta uyarlanacak kitabın illaki klasik yani eski dönemlerde yazılmış olmasına da gerek yoktur. Dünyadaki birçok ülkede, Türkiye de dahil olmak üzere birçok gençlik kitabı şu an dizi olarak çeşitli platformlarda herkesin ulaşabileceği şekilde bulunmaktadır.
Şimdi edebi eserlerin sinema ve televizyonlara uyarlanması hakkında benim ne düşündüğüme gelecek olursak ben bu eylemi tam anlamıyla desteklemiyor olsam da bazı noktalarda karşı değilim. Türk televizyonlarında özellikle son 10-15 yıldır yapılan uyarlamaların asıl hedefi duyguyu bize geçirmek ya da bize o kurgunun eşsizliğini tattırmak değil de onun yerine kanalın ve senaristlerin o dizinin reytinginden kazanacakları paranın peşinde olması bu tarz dizilerin, bu önemli eserlerin değerlerini ve içeriklerini basitleştirdiklerine dair şüphem yok. Bu basitleştirme sözcüğünü biraz daha açmam gerekirse diziler her ne kadar uyarlama olsa da senaristler ya da yönetmenler sahnelerin içeriği hakkında kendilerine göre bazı yorumlamalar katabiliyorlar. Bu yorumlamalar büyük ölçüde toplumu çekmek amaçlı olduğu için eserin orijinal haline büyük zarar veriyor ve sizlerin de tahmin edebileceği üzere o orijinal kurgu basit bir senaryoya dönüşüyor. Üstelik en kötü tarafı da içeriklerde yapılan bu ayarlamaları düzenleyenlerin kurguyu hazır bir şekilde diziye veyahut filme uyarlamadıklarının yani sadece esinlendiklerinin bir kanıtı olarak kullanmaları gerçekten oldukça acınası bir durum. Aslında doğru yapılıyor olsa esinlenmede hiçbir problem yok. Bu söylediğim şeyler, bu satırlarda her ne kadar Türk televizyonu ve televizyoncuları için olsa da aslında dünya çapındaki birçok dizi ve film için de geçerli. Farklı yerlerde de olayın sanatsal tarafından daha çok maddi tarafına bakıldığı için biz izleyiciler olarak benzer yanlışlıklara karşılaşıyoruz.
Edebi eserlerin hazır senaryo metni olarak kullanılmasındaki desteklediğim birkaç noktaya değinmem gerekirse, bu eserlerin uyarlanması gelecek nesillere bu kültürel servetlerin hatırlanmasında büyük bir payı olacağına inanıyorum. Bu dediklerim her ne kadar dizilerdeki yanlış anlatımları da kapsıyor olsa da yıllar içinde kaybolmasındansa sadece adının bile bilinmesi hiç yoktan iyidir. Bu eserler bizlere kaybolamaz gibi gelse de gün geçtikçe bu değerleri unutan insan sayısının artmasıyla aslında böyle bir tehlikenin varlığının da bir habercisi olduğunu üzülerek söylemek zorundayım. Eserlerin filmlere uyarlanması dizilere uyarlanmasındansa bana daha başarılı geliyor. Hiç biri kitabı kadar etkili olmasa da kitabı okuduktan sonra bu filmleri izlemek benim için farklı bir keyif. Bu uyarlamaların bazılarından bahsetmem gerekirse Jane Eyre, Aşk ve Gurur, Yüzüklerin Efendisi, Anna karenina, Rüzgar Gibi Geçti. Bu eserlerin kitap olarak bende yeri çok büyük olduğu için filmleri de ben bir o kadar etkiledi.
Sonuç olarak ben eserlerin dizilere ya da filmlere uyarlanmasının gerçekten oldukça büyük emekler sonrasında gerçekleşmesi gerektiğine inanıyorum. Az öncede yazdığım gibi gerçekten çok başarılı uyarlamalar var ve hatta birçoğu ödüllü. Ama böylesine değerli birçok eserin sırf maddi kaygılar adına harcanmasının benim için ve eminim ki daha birçok insan için tahammül edilmesi imkansız bir durum.