Dışarısı

Çocukluğumdan beri çok normal bir hayatım olmuştu. Eğer içinde yaşadığım topluma alışkınsanız… Son on yedi yılda olanları kurucumuzun bize anlattığı kısıtlı bilgilerle özet geçeceğim. 2020 yılında dünyanın her tarafını kaplayan ölümcül bir hastalık yayılmaya başlamış ve bu hastalık beş yüz milyar insanı öldürmüş. Bu hastalığın ilacı bulunduktan sonra beklenildiği gibi sadece “özel” insanlara verildiği için ölümler hızla artmaya devam etmiş. Devamında neler olduğunu ben de tam bilmiyorum fakat tek bildiğim kurucumuzun bir şekilde ilacı yapmayı öğrenip benim ve benim gibi yüz yetmiş altı gencin yaşadığı bu barınağı kurmasıdır.

Doğduğumdan beri bu barınakta yaşadığım için kapalı bir yerde yaşamak bana garip gelmiyor ancak içimdeki dışarıda neler olduğunu öğrenme hissi bir saniye için bile olsa vücudumdan ayrılmadığını da itiraf etmem gerek. Bu barınakta farklı bölmeler var; ilki tahmin edilebileceği gibi yatakhaneler, sonrasında bir tane kütüphane, yemek alanı, tuvaletler ve oturmak için bir yer bulunuyor. Herkes aynı yaşta olduğu için biraz gergin ve oldukça garip bir orta olduğunu söylemeliyim. Ben kendi küçük arkadaş grubum dışında biriyle muhatap olmamanın en iyi çözüm olduğunu düşünüyorum.

Son birkaç haftaya kadar buradaki yaşantımı pek sorgulamıyordum. Dediğim gibi genellikle üç arkadaşım dışında kimseyle ne konuşuyorum ne onlarla birlikte olmaya çalışıyorum fakat birisi benim bu sorgulayıcı halimi fark etmiş olmalı. Çünkü dün yemek vakti gelmişti ve ben de doğal olarak arkadaşlarımla sohbet ederek yemeğimi yiyordum. Yemekten sonra yatağıma gidiyordum ve yatağımın anahtarını cebimde ararken bir kağıt parçası cebimden düştü. Bir adres ve altında not yazılıydı: Bu adrese gel. Kafanızın karışmasını istemediğim için açıklama yapma gereksimi duyuyorum: Barınaktaki bölgeler küçüktür ve barınağın bazı yerlerinde insanlar küçük kartları yapıştırıyorlar. Bunu neden yaptıklarını asla anlamazdım. Galiba bana bu notu veren kişi başkalarına da veriyordu ve bu yüzden bu adresler gerekli oluyordu. İlk başta büyük ihtimalle bir şaka olduğunu düşündüm ancak sonrasında bu notu düşünmekten uyuyamayınca gece gece yatakhaneden çıkıp o adrese doğru yola çıktım. Çok fazla ilerlemem gerekmedi, verdikleri adres yatakhanenin yakınlarındaydı. Bir süre bekledim fakat gelen yoktu. Gece bekçisi dışında. Aferin Kate yine aptal şeylere inanıp kendini rezil ettin. Aman tanrım bu gerçek olamazdı. Tam bunun daha kötü bir hal alamayacağını düşünürken bekçilik yapan kişinin eski sevgilim ben-herkesden-daha-yakışıklıyım-Matt olduğunu gördüm. Ne yaptığımı sorduğunda kibirli bir ifadeyle sadece yürüyüşe çıktığımı ve tam geri dönecekken geldiğini söyledim. Bana inanmadığı her yerinden belliydi fakat bana bana cevap vermesine izin vermeden arkamı dönüp yürümeye başladım. Ayak seslerinden uzaklaştığını söyleyebiliyordum. Tam uyumaya gitmeye karar vermişken birisi beni kolumdan çekti ve ağzımı elleriyle kapadı. Bu yapabileceği en iyi şeydi çünkü çığlık patlatmak için en uygun andı. İlk başta kim olduğunu anlayamadım ama o parlak yeşil gözlerimi ve kusursuz tenini görünce onun Sam olduğunu anladım. Sam gizemli havasını koruyan havalı bir çocuktu. Epey de sevgilisi olmuştu. Herkes ondan hoşlanıyordu, her ne kadar böyle hissettiğim için kendimden nefret ediyor olsam da, ben de. Ellerini ağzımdan agresif bir şekilde ittirdikten sonra “Sen ne yaptığını zannediyorsun. Ödümü patlattın.” dedim. Sakin bir şekilde “Buraya gelmeyi sen tercih ettin unuttun mu? ” dedi. Bir süre sessiz kaldıktan sonra bana neden bu notu neden verdiğini sordum. Bir anda büyüleyici gülümsemesini ciddi bir yüzle değiştirip ” Çok önemli bir görev. Kimseye bahsetmemen gerek. Yarın kahvaltıda yanıma gel özel bir masaya oturup orada detaylı bir şekilde konuşacağız.” dedi. Tepki vermeme izin vermeden “Şimdi git uyu yarın yoğun bir gün olacak.” dedi. Şaşkın bir halde ona baktım ama bana tekrar gitmemi söyleyince yatakhaneye geri döndüm.

Sabah erkenden kalktım Sam’in anlatacaklarını dinlemek için sabırsızlanıyordum. Kahvaltı vakti gelince hemen yanıma geldi ve beni bir masaya doğru çekiştirdi. Anlattıklarından anladığım kadarıyla virüs için olan ilacın bir kopyasını bir şekilde kurucunun kasasından alabilmişler, daha tam olarak kaç kişi olduklarını söylemedi, ve barınaktan kaçıp yakındaki bir köyde yaşamak için kaçmak istediklerini söyledi. Ona bu işte beni neden istediğini sorduğumda cevap vermedi ama onlarla gelmem gerektiğini söyledi. Bu barınaktan kaçmam ve güneşi görmem için tek şansındı. Çok fazla düşünmeden evet dedim. Dışarıya çıkmayı her şeyden daha çok istiyordum. Bana planı anlattı ve o gün içinde çıkmayı planladıklarını söyledi .Bizimle birlikte kimin çıkacağı umurumda değildi, buradan gitmenin bir yolunu bulmuşlardı ve ben bu şansı kaçırmayacaktım.

O gün içinde eşya falan almadan Sam, ben ve beş kişi daha bir şekilde kapıdan çıkmıştık. Uzun bir merdiven vardı. Merdivenin sonunda ışık gözüküyordu. Tepeye vardığımızda her şey çok güzeldi, hava tatlıydı. Her yer yeşildi. Sam elimi tuttu ve hadi gidelim dedi. Çok mutluydum. Çok güzel bir yerdi burası. Dışarısı.

(Visited 139 times, 1 visits today)