Hayat, insanlara göre birçok şekilde yorumlanabilir ve hangisinin haklı olduğuna karar verme yetkisine veya gücüne sahip değilim. Fakat yorumumu eklemem gereken bir konu olduğuna gayet eminim, nasıl olsa ben de birinci elden deneyimleyen bir kişiyim bu hayatı. Bildiğim ve tanımaya meraklı olduğum birçok filozofların hayat hakkında olan fikirlerini ilginç buluyorum benim en çok ilgimi çeken yargılar filozof olan Sokrates’in öğrencileri olan Platon ve Aristippos tarafından öne atılmıştır. Bu filozoflar sayesinde daha yolun başında olan ben deneyimli insanlardan fikirler alma avantajına sahip oldum.
Platon’a göre, hayatın anlamı hep daha çok öğrenmektir, nereden baksam bu iddiayı çok anlamlı buldum. Çünkü Platon, hayatın öğrenmekle iç içe olduğunu ve öğrenerek hayatımızı zenginleştirebileceğimizi anlatmak ister bu düşüncesiyle. Öğrenmek, bizleri cahilliğin pençelerinden kurtarabilme gücüne sahip olan bu evrendeki tek şeydir. Bu düşüncenin insanın ta kendisi olan hayat ile bağdaştırılması hem çok haklı hem de çok mantıklıdır.
Aristippos ise Platon’un yargısından biraz daha farklı bir düşünce ile hayatı anlamlandırmıştır. Hayatı “hedonizm” bir diğer ismi ile “zevk” olarak adlandırmıştır. Hedonizm sadece zevkin değerli olduğunu ve acı ile hoşnutsuzluğun bu değerlere karşıt olduğunu iddia eder. Kısacası, öğretilerden biri olan hedonizm her insanın keyif ve refahının acıdan üstün gelmesi gerektiğini savunur. Zevkin insan için vazgeçilemeyecek bir konu olduğu apaçık ortadadır, lakin bu öğretide “hayat” zevk merkezli görülmüş ve acı sanki insan hayatının bir parçası değilmiş gibi yorumlanmıştır, ki bu çok büyük bir yanılgıdır. Her insan eninde sonunda acı ile yüzleşecektir bunun sonucunda o insanın hayatına devam edip etmeyeceğine ise kendisi karar verecektir. Acı alışılmaması gereken ve hiç yoktan sayılamayacak bir duygudur, bu nedenle hayatin bir parçasıdır da.
Bu iki filozofun düşüncesini kendime göre yorumladım tabii ki de onların ana düşüncelerinden de sapmamaya özen gösterdim. Bu iki filozofun düşüncelerine uzunca bir süre kafa yorduktan sonra aklıma iki soru geldi biri “Dipsiz bir kuyuya düşseniz ve acı içinde yakınsanız sizi ilk duyacak kim olur?” diğeri ise “Sizi kurtaracak ve bu büyük acının içinden çekip alabileceğini düşüneceğiniz ilk kişi kim olmalı?” sorularıydı. Benim düşünceme göre; önünüze serdiğim bu iki sorunun cevabi da “ben” yanıtına çıkmalıdır. Çünkü hayat denilen bu çelişki içerisinde kendinizden başka kime güvenebilirsiniz? Hayatin anlamı sizin için kendiniz olmalıdır, zevk ve öğrenmek hayatin ta kendisi olamaz sadece hayatınıza renk katmanızı sağlayabilir. Demek istediğim kesinlikle zevkin ve öğrenmenin hayat için gerekli olmadığı değildir, demek istediğim zevkin ve öğrenmenin hayatınızı renkli ve dolu geçirmeniz için iki temel etken olmasıdır. Nasıl olsa hayat acıyı tolere etmek, hayattan alabileceğimiz zevki hiç görmek için çok kısadır
Hayat, hala daha çeşit çeşit yorumu bekleyen dipsiz bir kuyunun ta kendisidir, bana göre bu dipsiz kuyu kendinize, başkalarına göre ise daha başka benliklere çıkabilir. Hayat hakkında daha geniş bilgiye sahip olmam gerektiğine inanıyorum ancak bu şekilde bu yazıyı başarılı bir şekilde bitirebilirim ancak gitmem gereken uzun bir yol olduğuna göre buraya noktayı koyuyorum.