Din ve bilim arasındaki ilişkiyi anlamak için öncelikle bilmek ve inanmak kavramlarını tartışmalıyız. Bilmek için bir şeyin varlığı veya yokluğu ile ilgili çeşitli yöntemlerle üretilmiş verilere yani bilgiye ihtiyaç vardır. Bunun aksine inanmak bir şeyin varlığı veya yokluğu ile ilgili kesin bilgiler vermez. Bilimden farklı olarak din, bu nedenden ötürü bilgi üzerine değil inanç üzerine kuruludur.
Örnek olarak “ben dünyanın yuvarlık olduğuna inanıyorum” cümlesi yanlış bir cümledir çünkü bu cümlede bir iman söz konusu değildir. Kısacası inanmak ve bilmek farklı durumlardır; ikisi asla birbiriyle tam örtüşen ve aynı duruma işaret eden kavramlar değildir. Bilim kendini bilgiyle savunurken işaretler de belli bir inancı savunmada kullanılır. Örneğin, evrendeki düzen bir Tanrı’nın var olduğuna işaret olarak kabul edilir. Bütün işaretler önemlidir; ancak hiç bir işaret bir bilgi kadar güçlü değildir. Dolayısıyla işaretler önemlidir ancak hiç bir zaman bir inancı, bilmek düzeyine getiremez.
Dünya üzerinde yer alan tartışmalara bakacak olursak da din ve bilim arasındaki farklılıkları rahatça görebiliriz. Birisi bilgi, diğeri ise inanç üretmek için uğraşıyor. Daha da önemlisi ikisinin birbirini doğrulama görevi yapmasına imkan yok. Çünkü söylenildiği gibi bilimsel olarak varlığı veya yokluğu ispatlanmış şeyler artık inancın konusu olamaz. Örnek verecek olursak bilim Tanrı’nın veya meleklerin varlığını ne doğrular ne de yanlışlar. Kısacası bilimin bu konularda bir doğrulama veya yanlışlama yapabilecek yeteneği yoktur. Dolayısıyla bilimden dinsel bazı konuların doğru veya yanlış olduğunu açıklamasını beklemek anlamsız ve sonuç alınamayacak bir taleptir.
Din ve bilimin arasında bulunan farklılıklar dindarların ve bilim insanlarının birbirlerine saygılı davranmasını gerektirir. İslam dünyasında yaygın düşünce, bilim adamlarının dine saldırdığı ve zarar verdiği biçimindedir. Bu nedenle aşağı yukarı İslami grupların hemen hemen hepsi anti-entelektüeldir. Bunun sonucu olarak parti, cemaat, tarikat fark etmeksizin bütün İslami hareketlerin temel özelliklerinden birisi bilim adamlarını kendini beğenmiş olarak görmeleridir.
İkinci olarak, dinin siyasi görüşlere alet edilmesinin yanlış olduğu gibi, dinin bilimsel veya bilim karşıtı tavırlara alet edilmesi de yanlıştır. Belirli bilimsel bulguları çürütmek için bunları kabul etmenin insanları günaha sokacağı algısı üretilmektedir. Halbuki bunun siyasi konuları din üzerinden çürütmekten hiçbir farkı yoktur.