Dillere Dolanmış Ünlü Yalnızlık Sanatı

Yalnızlık birçokları için sürükleyici ve tehlikelidir, azınlıklar için ise paha biçilemez bir fırsattır. Bulunduğumuz yüzyılda sinemaya gitmek veyahut yemek yemek bir insanın tek başına yapmaya hakkı olmayan aktiviteler olarak yorumlanıyor. Bu fikrin arkasında çok sıradan bir neden olarak; kişilerin yalnızlık ile dışlanmayı birbirine karıştırmaları yatmaktadır. 

Yalnızlık korkulmaması gerekilen aksine kucaklanması ve her hali ile kabul edilmesi gerekilen bir özelliktir. Bir bireyden yalnızlığı yorumlaması istense, büyük bir ihtimalle şahıs yalnızlığın karanlık, sikici ve bir çölden farklı olmadığını söyleyebilir. Bu benzeri akıl yapısına sahip şahısların gözlerinden kaçırdığı ve ihmal ettikleri şey yalnızlığın onlara kazandırabileceği güç ve özgüvendir. Tek başına yemek yemek, sinemaya gitmek veya birlikte yapılması gerekli olduğu zannedilen birçok diğer aktiviteyi tek başına yapan insanlar, toplumda hor görülür. Bir insan nasıl aklini son derece verimli bir şekilde kullanılabileceği bir olanağı korkutucu olarak yorumlayabilir ki? 

Yalnızlığı daha iyi bir şekilde açıklayabilmek için Çehov’un görüşüne başvurmak isterim. Çehov der ki: “Bir süreliğine yalnız kalmak tehlikelidir ve bağımlılık yapar. Çünkü ne kadar huzurlu olduğunu görünce artık insanlarla uğraşmak istemezsin.” Çehov’un bu sözlerinden anladığım mesaj yalnızlığın diğer insanlardan kaçmak için bir araç olarak kullanılmaması gerektiğidir. İnsanoğlu, günlük hayati boyunca diğer insanlarla etkileşimdedir; bu etkileşimlerin tamamının iyi olmasını beklemek imkansızdır, ister istemez kişinin hoşuna gitmeyen olaylar silsilesi boy göstermektedir. Yalnızlık kişiyi bastan sona yenilemek, kişinin üzerindeki yorgunluğu silip süpürmek ve kişiye tazelenmiş bir akil yapısı sunmak için kullanılmalı. Yalnızlık bir kaçış yolu olarak değil, yeni yollara geçiş anahtarı olarak kullanılmalıdır. 

İnsanlara yalnızlığınızla gurur duyun demek istemiyorum, inanın ki kişiler yaşlandıkça geçirdikleri yalnız vakitten gurur duyar ve bu zaman dilimini arttırma eğilimi gösterir. Herkes, doğumunda yalnız olduğu gibi ölümünde de yalnız olacaktır, kim doğanın kanunlarını esnetme incesizliğinde bulunabilir ki?  

Dünya üzerinde her bir şey belirli dozlarda alınmalıdır, yalnızlık bu listenin başında gelir. Yalnızlığıyla genç bir yasta övünmeye baslayan kişi, yaşlandığında ne yapacağını şaşırır, geçmişte neden farklı bakış açılarına maruz kalmadım diye yakınır; kalan günlerini hiç tanık olmadığı ve övünemeyeceği bir boşlukta geçirir.  

Yalnızlık bireylerin yüzlerine gül kondurabilecek bir zarifliğe ve çekiciliğe sahiptir. Büyüsüne kapılan bir kişi geri dönüş yolunu unutur; yolun başında kendine doladığı ipin, yolun en karanlık noktasında koptuğunu fark eder. Akıl, her ne kadar kendi çapında özgür olsa dahi karanlığın içinde kapana kıstırılmaya mahkûm kalır. Yalnızlığı olduğu gibi kucaklamak lazımdır, lakin çok da yaklaşmamak gerekir. Çünkü insan, ne zaman yalnızlığın büyüsüne kapılıp kendisini kaybedeceğini kestiremez. 

Şairlerin dillerine dolaşmış, yazılarına karışmış olan ünlü yalnızlık, bir gülden daha cazip ve bir yılandan daha sinsidir. Yalnızlık bir kere köklerinize sarıldığı vakit onu sökmeye kalkışmak hayati bir hata, ondan yararlanmamak ise büyük bir aptallıktır.
 

(Visited 160 times, 1 visits today)