Markanın ismi şirketlerin sahip olduğu bir çeşit iletişim kaynağıdır. Ayrıca markanın ismi büyük bir önem ifade edeceğinden seçilirken telaffuzu, verilmek istenen mesaj, nasıl bir anlam ifade edeceği göz önünde bulundurulmalıdır. Bir şirketin markasına vereceği isim şirketin getirisi adına yapılan en büyük yatırımlardan biri olabilir. Benzerleri arasında iyi bir isme sahip olan markalar genel olarak daha çok tercih edilmektedir. Şirketler için tek önem arz eden şey markanın ismi olmasa da yanlış seçilen isimler gerek üründen elde edilecek potansiyeli gerekse markanın hizmet kalitesini düşürebilir.
Ancak maalesef ülkemizde çoğu markaya verilen isimler düşünülmeden veriliyor. Markalara yabancı isimler verilince markaların daha çok tercih edileceği sanılıyor. Ankarada yaşıyorum ve nereye baksam yabancı isimli şirketler, hastaneler, oteller, AWM’ler görüyorum. En basitinden yeni yapılan konutların, iş merkezlerinin isimlerinin sonuna “tower“,“residence” gibi yabancı sözcükler getiriliyor. Ve bunun bir sınırı olmadığından dolayı bu sözcükler fark edilmeden dilimizin bir parçasıymış gibi kabul ediliyor. Ana dilimizin Türkçe olduğu bu ülkede artık Türkçe isimli yapıtlarla karşılaşmak ne yazık ki iğneyle kuyu kazmak kadar zor. Neden kendi isimlerimiz yerine yabancı isimler kullanıyoruz? Bunlara nasıl onay verildiğini merak ediyorum doğrusu. Turist çoğunluklu olan bölgelerde turistlere kolaylık olması açısından bu isimlerle karşılaşılması pek de sıra dışı değil ancak bu bölgelerde tabelaların, reklamların ve markaların Türkçe olması turistlere Türkçe kelime öğrenmeleri adına fayda sağlayacaktır. Öte yandan bu durumun bize bir zararı olmayacaktır. Hatta bu isimler türkçe olarak verilip altlarında da yabancı dildeki karşılıklarına yer verilebilir. Eğer bir ürün veya marka kaliteli değilse yabancı bir isim vermek o ürünün değerini değiştirmez, yalnızca kalite algısı oluşturur. Şirketlere yabancı isim vermek ve şirketlerin reklamlarını, tabelalarını yabancı dilde oluşturmak şirketlerin gelir miktarını, iş potansiyelini arttırmaz. Marka olmanın bütün şartlarını yerine getiren bir ürün veya o ürünü pazarlayan şirket, ismi hangi dilde olursa olsun marka olabilir. Ayrıca türkçe sözcükleri yabancı sözcüklere benzeterek kullanıp türkçe sözcük kullanıyorum demek de dilimizi yok etmekle birebir. Örneğin sokakta “chantacı”,”pasha saray”, “beklenTEA” gibi birçok tabelayla karşılaşıyorum ve toplumumuzun bunu yapması beni oldukça şaşırtıyor. Bu tür şeyleri yabancıların kültürüne göre inşa etmek bizi çekici kılmaz aksine dilimizin zamanla kimliğini kaybetmesine neden olur. Markaların değerini arttıracağız diye dilimizin değerini düşürmemeliyiz. Bu tutum, dilimize gereken değeri vermeyip, kendimize güvenmeyip Batılılara özenmekten başa bir şeyle açıklanamaz.
Türkçemiz her geçen gün körelmektedir. Buna bir son vermek amacıyla yeni düzenlemeler yapılmalı, yasalar yürürlüğe girmelidir. Yabancı kelimelerle oluşturulan isim, reklam, tabela vb. tanıtım materyalleri yasaklanmalıdır. Mustafa Kemal Atatürk dilimize çok önem vermiş ve şu sözü söylemiştir: Kesin olarak bilinmelidir ki, Türk milletinin dili ve milli benliği bütün hayatında hakim ve esas kalacaktır. Bizim dilimiz hazine gibi çeşitli kelimeler barındıran bir dilken yabancı kelimeleri hayatımıza yer edinip dilimizin yok olmasına izin veremeyiz!