Orman, kasvetli ve karanlıktı. Rüzgar dalların arasından geçiyordu. Elenor’un duyduğu fısıltılar, tüylerini diken diken ediyordu. Yıllardır bu büyülü ormanın içinde saklı olduğu söylenen dilek kuyusunun peşindeydi. Efsaneye göre, o kuyuya ulaşan ve doğru dileği dileyen kişinin hayatı sonsuza dek değişirdi. Ama hiç kimse oraya ulaşıp geri dönebilmiş değildi. Yine de Elenor, bu tehlikeyi göze alacak kadar kararlıydı. İçinde hissettiği güç ve merak onu buraya kadar getirmişti.
Elenor’un yaşadığı küçük köyde, herkes sıradan bir hayat sürüyordu. Günler çiftlik işleriyle, küçük sohbetlerle geçip gidiyordu. Oysa Elenor hep farklıydı; o gökyüzünde uçmayı, yıldızlarla konuşmayı, bilinmeyeni keşfetmeyi hayal ediyordu. Elenor’un aklından geçen tek şey büyücülük yeteneklerini geliştirmekti. Bir şey onu sürekli ormanın derinliklerine çağırıyordu. Bugün ise o çağrıya daha fazla karşı koyamayıp dilek kuyusuna gitmek üzere yola çıkmıştı.
Saatler süren yürüyüşün ardından, nihayet büyülü kuyunun önüne geldi. Kuyunun etrafı yoğun bitki örtüsüyle kaplıydı. Elenor’un yorgunluğu bir anda kaybolmuştu. Kalbi hızla çarparken kuyuya yaklaştı. Gözlerini kapattı ve derin bir nefes aldı. “Bir dilek dilemeliyim,” diye düşündü. Ama ne dileyeceğini bilmiyordu. Hayal edebileceği her şey bir anda aklından geçti: sonsuz güç, zenginlikler, dünyayı değiştirmek…
Ama sonra bir an durdu. Kendi iç sesini dinledi. Her şeyin ötesinde, aslında neye ihtiyacı olduğunu anladı. Dileği netleşmişti. Kuyunun başına eğildi ve fısıldadı: “Ben, kendi yolumu bulmak istiyorum. Bana içimdeki cesareti ver.”
Kuyunun suyu bir anda karardı, ardından yoğun bir ışık yayıldı etrafa. Işık Elenor’un gözlerini kamaştırırken bir ses yankılandı: “Bu verdiğin en iyi kararmış.”
O an Elenor, içindeki gücün farkına vardı. Dileği gerçekleşmişti ama düşündüğü gibi değildi. Sonsuz bir güç ya da zenginlik yerine, ona cesaret verilmişti. Artık kendine daha çok güveniyordu.
Artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktı, ama Elenor bundan hiç pişman değildi. “Gerçekten!” diye düşündü, “Bu verdiğim en iyi kararmış.”