Günümüz koşullarında her insan kendi mesleğini icra edip para kazanmalı, kazandığı parayı harcayarak hayatta kalmalı ve tekrar para kazanmalı, bunu her ay yeniden yapmalıdır. Çünkü içinde bulunduğu düzen bunu gerektirir. Her daim aldığı paranın miktarının farkında olmalı ve buna göre harcama yapmalıdır yani bir gelir-gider tablosu oluşturma mecburiyetindedir. Bütün giderlerinin farkında olup elindekini idareli kullanmalıdır.
Ülkeler de bireyler gibi gelir ve giderlere sahiptir. Ancak, tabii, bunlar herhangi bir kişininkinin kat ve kat fazlasıdır. Aynı her bir birey gibi gelir ve giderlerini dengelemeli ve gelirlerini idareli kullanıp giderlerini azaltmaya çalışmalıdırlar. Aksi takdirde ülke ekonomisi kötüye gideceğinden devletin de ömrü fazla uzun olmaz. Bu yüzden her devletin yalnızca ekonomiyle ilgilenen bir birimi vardır çünkü o devleti ayakta tutan temel yapı taşlarından biri ve belki de en önemlisi gelir ile gider arasında kurduğu dengedir.
Bu dengenin kurulması için yıllar boyu her devlet farklı planlar geliştirmiş, uygulamaya koymuş ve sonuçta bazıları başarısız bazıları da başarılı olmuştur. En başarılı ekonomi politikası ise, hiç şüphesiz, üretimi artırıp, dışa bağımlılığı azaltıp gelir miktarını yüksek tutmaktır. Çünkü gelir miktarıyla oynamak gider miktarıyla oynamaktan her zaman da kolaydır. İnsanların ihtiyaçları refah artıkça daha da pahalanır. Vatandaşlar devletten onları hep aynı yaşam kalitesinde tutmasını değil yaşam kalitelerini hep artırmasını isterler. Bu gelir ile gider doğru orantılı artacağı anlamına gelir. Yani gelir öyle bir seviyeye çıkmalıdır ki giderle aralarında olan bu doğru orantı bitmeli ve gider sabit kalırken gelirle aralarındaki fark devletin kasasına gitmelidir.
Devlet bu hayal peşinde koşarken, dediğimiz gibi, giderlerini arttırmaya çalışırlar. Ancak gelir arttıkça başka bir sorun daha ortaya çıkar: Elde edilen gelirin nasıl paylaştırılacağı. Devlet ekonomisinin nasıl idare edilmesi gerektiği hakkında sistem geliştirenler tabii ki bu konuyu atlamadı ve çoğu devletin yurttaşları üzerindeki sorumluluğu hatırlatarak elde edilen gelirin halk arasında eşit bir şekilde dağıtılması gerektiğini savundu. Fakat elde edilen gelirin paylaştırılması hiç de bu kadar değildi ve kolay da olmayacak. Çünkü, haklı olarak, bu düşüncede olmayan insanlar meslek ayrımı yapılması gerektiğini belirtti. Yani eşit olarak değil iş gücü esas alınarak dağıtılacaktı para.
Gelirin para olarak dağıtılması tabii ki mümkün bir şey değildir, bu yüzden herkesin payı onlara farklı hizmetler biçiminde dağıtılmaya başlandı. Öyle de olmalıdır. herkes devlete yaptığı katkı kadar payını almalıdır. aldığı bu pay, her gün üzerinden geçtiği yol, her gün kullandığı su ve elektrik, güvenliğini sağlayan polisler veya hastalandığında gitti hastane değildir. aldığı pay onun temel ihtiyaçları için değildir aksine temel ihtiyaçları karşılamak devletin zorunlu olarak yapması gereken bir şeydir zaten. Bunların hepsi için bu yüzden vergi alınır. Devlet, vatandaşının her daim yaşam standartlarını yükseltmeli ve bunu elde edilen geliri iş gücüne göre dağıtıp sosyal bir devlet olarak başarmalıdır.