Bundan birkaç yıl önce annem, bir duruşması için Marmaris’in Bozburun ilçesine keşif yapmaya gitmiş ve eve döndüğünde orada gördüğü küçük bir okulu ve yanı başındaki evi anlatmıştı. O anlatırken ben de hayallere dalmıştım.
Düşünsenize, okulunuz köşe başında, karşısında uçsuz bucaksız mavi bir deniz. Okulun kapısında ahşap bir bank. Bahar geldiğinde okuldan çıkınca, çantanızı bankta bırakıp hoop denize atlıyorsunuz. Arkadaşlarınızla denizde yüzüyorsunuz, deniz kenarında oturup sohbet ediyorsunuz. Eğer arkadaşlarınız sizinle değilse alıyorsunuz kitabınızı, rüzgar yüzünüze değerken bir yandan da güneş batarken okuyorsunuz kitabınızı.
O sırada okulun hemen yakınındaki evinizden miss gibi yemek kokuları gelmeye başlamış; evin terasında bütün aile hem çaylarını içiyorlar hem de uzaktan sizi izliyorlar. Bundan güzel bir okul çıkışı mı olur? Bence olmaz…
Okuldaki tüm yorgunlukları denize attım gitti. Düşünsenize, evde pişen yemeğin kokusu burnuma kadar gelmiş; hatta taze mısır bile kaynıyor, en sevdiğimden süt mısır, hani ısırınca sütleri sağa sola sıçrayanlardan. Hayali bile güzel geldi bana.
Keşke o sahil kasabasında yaşasam diye düşündüğüm çok gece var. Aslında annem de benimle aynı hayali kuruyor ve hatta ağabeyim ve babam da. Kim bilir, belki de hayalimiz gerçek olur. Ah keşke…