Çocukluğumun hatıralarının büyük bir kısmı deniz ile ilgilidir. Belki bu yüzden deniz ve deniz manzarası benim için mutluluk kaynağıdır.
Güneşli bir havada, plajda otururken denizi seyrettiğimde yüzüme bir gülümseme gelir. Köpük köpük kıyıya doğru gelen o muhteşem dalgalar, onların çıkardığı sesler adeta bir arkadaşının oyun oynamaya çağırması gibidir. Gündüzleri kumların sıcaklığını ve denizin de verdiği serinliği bir marinada oturduğunuz zaman bile hissedersiniz. Akşamları güneş batarken denizin üzerine yansıyan kızıl renk eminim herkesi bambaşka duygular düşünmeye iter. Kimi zaman deniz o kadar durgun olur ki mavi saydam bir çarşafa benzer. İnsanın içindeki sıkıntılar büyük bir toz bulutu gibi süzülür gider ve insanın içi huzur dolar. Kimi zaman da kara bulutların altında, yağmur damlalarının ve rüzgarın çıkardığı seslerle simsiyah sonu belli olmayan bir çukur gibi olur. Bazen de görenleri şaşırtacak öyle bir hava olur ki bir bakarasınız deniz ve bulutlar iç içe geçmiş, rüzgarın etkisiyle kumlar savrulmuş; yer, gök ve deniz gri olmuş. Bu sefer de içimize hüznü doldurmuş. Yağmurlu bir günde denizin kenarındaki marinadan yağan yağmurun ve yağmur damlalarının denizin üstünde oluşturduğu manzara ve şekilleri fotoğraflamak ayrı bir keyiftir.
Bir balıkçı köyündeki denizi manzarası ise apayrıdır. Sabahın erken saatlerinde süzülerek açılan balıkçı tekneleri ve balıktan dönüşte sıra sıra demirleyerek ağlarını boşalttıkları manzara kartpostallara konudur.
Hangi hava koşulunda olursa olsun denizin ve deniz manzarasının hissettirdikleri benim için bambaşkadır.