Denizde Bir Gece

Güneş doğduğunda dalgalar sıcaktır. Sakince kıyıya vururlar. Kuşlar onları şarkılarıyla nazikçe yaklaşmaya ikna eder. Kum gizli elmaslar gibi parlar ve palmiyeler usulca ileri geri dans ederler. Bu saatte henüz kimse uyanık değildir. Meşgul kargalar bile daha uyanmamıştır. Ne alacakaranlık, ne de şafak. Dalgaların yumuşak şırıltısı kıyıdan  geçenleri uyutur.

Kimse uyanık değildir.

Dükkanı açma vakti gelmiştir. Satıcı yavaş, emin ve bilir adımlarla yürür. Tanır bu yolları. Çevresini takdir eder; su, ne kadar baksa da, her seferinde nefesini kesmeyi başarır. Satıcı mağazaya ulaşana kadar devam eder. Güneşin keskin ışınları kapıları açmasını zorlaştırır. Kapılar açıldığında her şey sessizdir. Kimse konuşmaz. Ancak, sandalyeler yere koyuldukça itiraz ederler; daha kalkmak istemiyorlar. Dalgalar da aynı fikirde, neredeyse: “bırak uyusunlar” der gibidirler; “Sükunet devam etsin.” Ama satıcı bu şikayetleri dikkate almadan sadece işine bakıyordur. Sadece bakmakla insanı doyuracak meyveler getirir. Ortamın tam tersi, soğuk dondurmaları dolaplara güneşin öfkesinden korunmaları için koyar. Limonatayı hazırlar ve yapar ve işi bitince oturur

Artık gelmiştir müşteriler. İnsan sesleri duyulur ve arabaların tekerleri sakin bir şarkı çalar. Şarkıcı kuşlar da gelmiştir; kahvaltı isterler. Satıcı her sabah kovduğu gibi yine kovar onları; başka yerde yemek aramalarını söyler. Kurulur o gökkuşağı renkli şemsiyeler. Serilir havlular.

Şimdi sessizlik yerini gürültüye bırakmıştır. Ses vardı, hem de her yerde. Bir gülüş, bir kahkaha. Müşteriler dizilir. Öğle sıcaklığı denizi doldurdukça buzdolabı boşalır. Mağazadan kumsala bir sıra oluşur. Denize yaklaştıkça sesler yükselir. Seslerin yüksekliği ile beraber dalgalar da yükselmiştir; heyecanlılardır. Islak kumda isimler yazılıdır. Biri en büyük kalelerle imparatorluk kurmuştur. Yosunlar kıyıda denize girenleri gıdıklar, giriş bedeli olarak kahkaha ister.

Öğle böyle geçer. İnsanlar gider, insanlar gelir. Çocukların enerjisi düştükçe gök renk değiştirir. Pembe battaniye havayı sarınca ancak birkaç kişi kalır. Deniz son bir dansa davet eder kalanları. Yine sessizlik gelir. Sadece dalgaların yumuşak çarpışmasından ses çıkar.

Sonunda herkes gitmiştir. Olmuştur gece. İnsanlar uzakta plajda oturuyorlardır. Ateşin turuncu ışıkları içlerini ısıtıyordur. Dalgalar daha şiddetle çarpardı kıyıya. Hafif bir rüzgar çıkmıştır. Soğuk bir yorgan örtülmüştür kumsalın üstüne. Balıklar yüzer, deniz yaşamaya devam ederdi. Yosunlar dans eder, midyeler kendilerini gömerlerdi. Yengeçler saklanıp, tatlı bir tuzak kurarlardı.

Deniz yaşardı, bir sonraki sabahı beklerdi. Ama akşamları çok iş vardı. İnsanlar hala gülüyor, eğleniyordu plajda. İçeceklerini içiyor, oyun oynuyorlardı. Ayak izlerini silecek ancak dalgalar vardı, ve imparatorlukları yıkacak sadece deniz vardı. Şehrin ışıkları en güzel bu saatte yansırdı. Tüm gün çalışan kuşlar yuvalarına dönüp, sığınırlardı. İnsanlar keskin soğuktan korunmak için hırkalarına saklanırlardı ve oyunlarına devam ederlerdi.

Gecenin en geç vakti geldiğinde de ışıklar sönerdi, ve şehir uyurdu. İnsan sesi gelmezdi, ancak bir kalbin atışı gibi dalgaların kıyıya vurmasının sesi gelirdi. Kumsalın üstüne sakin bir sessizlik düşerdi.

(Visited 10 times, 1 visits today)