Deniz

   Çok uyumak kaçmaktır, uyuyamamaksa yakalanmak. Düşünmek istemediklerinden bir kaçış yoludur aslında uyumak. Birkaç saatliğine bile olsa kafandaki çığlıkları susturabilmek için. Çünkü her ne kadar çevrendeki sesleri susturabilsen de kafandakileri susturamazsın.  Hatta belki bazen o kadar ağır ve katlanılamaz gelir ki bu düşünceler; insanlar kaçmak, beyninin uyuşturmak için daha farklı yöntemler denerler. Uyku masumdur onların yanında. Kafandaki düşünceler seninle her yere gelir üstelik. Beynin her saniye yeni ihtimaller, senaryolar kurar durur…

   Böyle bir sabaha daha uyandım  bugün. Artık alıştığımı düşünüyordum ama gerçekler açığa kavuşmadan kafamdaki ağırlaşmış düşünceler, adeta birbirlerine savaş ilan eden ihtimaller kaybolmayacak. Başım o kadar ağrıyordu ki uyanır uyanmaz ağrı kesici aramaya başladım çekmecede. Parmaklarıma düşen iki hapı öylece mideme gönderdim. Çığlıkları belki dindiremezlerdi ama bir iki saatliğine bile olsa dinlenebilirdim.

   

– 3 AY ÖNCE-

   

    -Sıra bende. Mmm, düşüneyim biraz. Evet, soruyorum . En büyük korkun? 

  Sıcak bir haziran akşamı hep beraber oyun oynuyorduk sahilde. Her akşam toplanırdık burada. Bazen film izler bazense sadece yıldızları izlerdik. Çocukluk arkadaşıydık hepimiz. Geçtiğimiz on yılın her yazını beraber geçirmiştik. Hepimizin arasında çok güçlü bağlar vardı. Görülmeyen ama hissedilen. Konuşulmayan ama bilinen. Bu yıl beşimiz de üniversite sınavına girmiştik. Herkes stresten kurtulduğu için çok mutluydu bu yaz. Yine sahilde oyun oynuyorduk. Yavaş yavaş sıkılmaya başlamıştım. Saat de geç olmuştu aslında. Tam gitmeyi düşünürken gözüm Kuzey‘ e takıldı. Gözlerinde anlamlandıramadığım bir bakış vardı. Kafasından geçen düşünceleri ilk kez tahmin edemedim. Belli bir şeylerde terslik vardı. Kuzey’i çok iyi tanırdım. Sadece yazları değil neredeyse yılın her gününü beraber geçirirdik. Biz daha doğmadan annelerimiz arkadaşmış. Doğal olarak Kuzey benim hayatımda her zaman vardı. Ben bunları düşünürken Kuzey yerinden kalktı .

      -Ben biraz yüzeceğim. Size iyi eğlenceler. 

  Diğerleri el sallarken ben sadece baktım. Çok normaldi aslında. Kuzey çok severdi yüzmeyi. Aynı zamanda çok iyi yüzücüydü. Çok erken yaşta öğrenmişti yüzmeyi. Hatta geçen sene Alp ondan habersiz Kuzey’i yarışmalara kaydettirmişti ve dereceyle dönmüştü. Ama içimde bir huzursuzluk vardı. Kafamdaki bu gereksiz düşünceleri uzaklaştırıp ateşin başında devam eden sohbete odaklandım.

    Sabah kalktığımda saat on ikiye geliyordu. Annemlere günaydın dedikten sonra ekmek almak için fırının yolunu tuttum. Üstümde pijamalarımla yarı uykulu bir şekilde yürürken sahildeki  kalabalığı gördüm. Ambulans mıydı o? Kalabalığa yaklaşırken beynimden bütün ihtimalleri geçirmiştim. Biri dışında… Yüzü bembeyazdı, nabzı atmıyordu, gözleri usulca kapanmıştı. Öylece yerde atıyordu . Görmek istemedim o an. Duymak istemedim. Bunların gerçek olmaması için kaç kere gözlerimi kapatıp açtığımı hatırlamıyorum. Gerçi o sabah olanların hiçbirini hatırlamıyorum. Kuzey’in sessizce bu dünyadan çekip gitmesi dışında.

     

          -GÜNÜMÜZ-

     

      Boğulmuş dediler. İnanmadım. Kuzey benim bu hayatta gördüğüm en iyi yüzücüydü. Kuzey boğulmazdı. Ama boğuldu dediler. Herkes inandı. Ben artık gerçekten ne olduğunu düşünmekten uyuyamıyordum. Kuzey öldü. Kuzey boğularak ölmedi. Kuzey boğulamaz. Belki de böyle bir şey olmadığına inandırarak beynimi oyalıyordum düşüncelerle, acımı hissetmemek için. Elimi cebime soktum. Havalar soğumuştu biraz. Ya da gecenin ayazında sahilde oturduğum içindir bilemiyorum. Elime bir kağıt parçası dokundu. Çatan kaşlarımla beraber alıp okudum. İşte o an bir şeylerin yerine oturduğunu hissettim. Geceleri düşünmekten uyuyamadığım, bir türlü birleşmeyen parçalar ilk kez gözüme bir bütün olarak göründü. Sanıyordum ki her şey yerine oturduğu zaman biraz daha iyi hissederim kendimi ama hiç daha kötü hissettiğimi hatırlamıyorum. Belli ki uykular artık daha da düşman olacaktı bana. Ne kadar az bilirsen o kadar iyi uyursun. Boğulduğuna inansaydım keşke. Basitçe. Başımı kaldırıp denize baktım. Uçsuz bucaksız deniz artık çok daha farklıydı. Beynimdeki çığlıklar resmen kontrolden çıkmıştı. Bense öylece denizi seyrediyordum. Kafamı kaldırıp gökyüzüne- Ona – baktım sonra tekrar denize.

(Visited 9 times, 1 visits today)