Deneyimler

Bizi biz yapan şey nedir? Biz doğmadan çok önce belli olan genetik kodumuz mu? Çevresel faktörler mi? Deneyimlerimiz mi? Hepsinin birbirine bağlandığını görmek zor değil aslında. Bu yazıda konuyla ilgili perspektifimi paylaşmak istiyorum.

Benim fikrim, bütün bu faktörlerin ve daha çoğunun deneyimde toplandığı. İnsanın genetik kodu bir yere kadar onun nasıl göründüğünü ve hangi duygulara daha eğimli olduğunu etkileyebilir. Hayatlarını genetik kodlarıyla kısıtlayanların da bu ve benzeri düşünceleri bel bağladıklarını düşünüyorum. Ancak görünüş tek başına bir etken olamaz. Aynı şekilde bazı eğilimler de her şeyin sonucuna küt vuramaz. İnsanlar olarak içine sığdırılmış olduğumuz ve genlerimizle alakalandırılabilecek ortak bir mantık zaten var, ancak bahsettiğim şey bu değil. Bizi insan olarak biz yapan asıl şeyden bahsediyorum. Ek olarak insanı insan yapan şeyin de biyolojik açıdan deneyimler düşüncemle bir alakası var. Onu da yazının ilerleyen yerlerinde okursunuz.

Baştan başlayalım, genetik kod bir raddeye kadar nasıl göründüğümüzü etkiliyor. Peki bunun sonuçları ne? Bazı insanlar daha ortalama bir görünüme sahipler ve bu doğrultuda bazı muamelelere maruz kalabiliyorlar. Bunun yanında bazı insanlar da ortalamanın üstünde bir çekiciliğe sahip olabiliyor, dolayısıyla onlar da buna göre bazı muameleler görüyorlar. Bu muameleler, olaylara bağlanıyor. Bazı şeylerin olmasını tetiklerken bazılarının olmasına engel oluyorlar. Bu olaylar en sonunda kişinin zihninde bir deneyim olarak depolanıyor ve bu deneyim deposundaki genel görünümü az da olsa etkiliyor. İşte zihnimizde bulunan bu deneyimlerin toplamda oluşturduğu resim de bizi temsil ediyor. Dolaylı yoldan biz oyuz aslında. Hayattan, insanlardan, hayvanlardan, nesnelerden ne beklediğimizi bize geçmişimiz söylüyor. Biz de doğal olarak ona göre hareket ediyoruz.

Şu ana kadar anlattıklarıma bakarak diyebilirsiniz ki “Eğer dediğin gibiyse görünüm bizim kim olduğumuzu etkiliyor demektir.”, hakkınız da var. Ama tek ve asıl etken o değil. Asıl etken hayatın kişiye nasıl davranıp ne tür insanlarla karşılaştırmış olduğu, ne tür şeylere şahitlik ettirdiği. Eğer gerçekten çok güzel bir insana sürekli çirkin muamelesi yapılmış olsaydı, kişi ona göre muhtemelen içe dönük, üzgün bir yapıya sahip olurdu. Aynı şey tam tersi durum için de geçerli. Bundan çıkarabileceğimiz şey önemli olanın görünüm değil insanların genel anlamda neler söylediği. Bu söylemlerin de anıları oluşturduğunu varsayarsak kim olduğumuzun belirleyicisi anılarımız, deneyimlerimizdir.

İnsanları basit bir makineye benzetelim. Deneme yanılmayla hayatını sürdüren bir makine. Doğduğundan itibaren bu şekilde, eğer yürümek için yaptığı “eylem 1” başarılı olmadıysa o “eylem 1″in tamamen aynısını yeniden yapmayacak bir makine. Yapacağı şeyleri duyularının sinirlerle ona hayattan aktardığı şeylere göre yapan bir makine. Deneyimler…

Biyolojik deneyimler konusunda, burada direkt olarak doğal seçilime gireceğim. Bir canlı topluluğu düşünün. Şimdi de bu topluluğu bir süper organizma olarak imgeleştirin. Tek bir süper organizma. Bu organizmanın yaptığı seçimlerle şans eseri geldiği bir yerde su kıtlığı var. Bu su kıtlığı, o organizmanın suya muhtaç yanlarından kaybetmesine sebep oluyor. Bu yerde aynı zamanda sürekli güçlü rüzgarlar da esiyor. Organizmanın yalnızca rüzgara adapte olabilen yanları kalıyor ve bu yanlar organizmanın vücudunu yeniden dallandırıyor. Bu ve bu tür ortam farklılıklarının sonucunda bir süre sonra organizmaya baktığımızda baştakinden çok farklı olduğunu görürüz. Bunun sebebi de etraftaki şartların yapısından kaynaklanan “deneyimler”.

(Visited 56 times, 1 visits today)