Salgın hastalıklar, insanlık tarihi boyunca hep vardı ve toplumlarda büyük korku ve paniklere sebep oldu. Bu durum köklü toplumsal değişimlerin yaşanmasıyla sonuçlandı. Mesela, Orta Çağ Avrupa ekonomisinde, kendi kendine yetme dönemine geçilmesi, veba salgını yüzünden gerçekleşti. Veba salgını olduğunda, soylu aileler, sıradan halkın giremediği kale ve şatolarda kendilerini, karantinaya alarak korumaya çalıştı.
Dünya şimdi yeni bir salgın ve aynı zamanda büyük değişimlerle karşı karşıya. Dünya Sağlık Örgütü (WHO), 11.03.2020 itibarı ile, Çin Halk Cumhuriyeti’nin, Hubei eyaletindeki, Wuhan şehrinde 2019’un sonuna doğru ortaya çıkan ve çok hızlı bir şekilde yayılan COVID-19 sebebi ile “dünyayı saran salgın anlamına gelen” pandemi kararını açıkladı. Özellikle Çin, İran, Avrupa ve Amerika’da son derece yıkıcı bir şekilde ilerleyen ve çok sayıda ölüme neden olan bu virüs yayılmaya devam ediyor. Pek çok ülkede salgını önlemek için sokağa çıkma yasağı ya da ev karantinaları gibi önlemler alınıyor.
Bizim ülkemizde de devlet eliyle pek çok önlem alındı. Çünkü bu salgın, aynı zamanda milletlerin var olma mücadelesini kapsıyor. Pandemi bittiğinde, yeni toplum düzenleri ortaya çıkacak ve pek çok alanda köklü değişiklikler olacak. Bu nedenle, ülkemizin pandemi sürecini iyi yönetmesi, aslında pandemi sonrasına yapılan bir yatırım olacak. Bu nedenle, herkesin üstüne düşeni yapması gerekmektedir. Bu milli mücadelede, her yaştan insanın üstüne düşen görevler var. Ülkesini seven her yurttaş bugün bu görevleri yerine getirmek zorundadır. Şimdi bu görev tanımlarını her yaş grubu için açıkça ifade etmek istiyorum.
60 yaş üstü insanların bu dönemde riskli sayıldıkları için sokağa çıkmaları yasaklandı. Evde kalmaları ve devlete yardımcı olmaları istendi. Çünkü, bizim toplumumuzda yaşlı insanlarımız, çok değerlidir. Onlar bizim ülkemizde bilgelik makamıdır. Çocuklara ve gençlere yol gösterir, kültürümüzü devam ettirmemizi sağlar. Bizleri daha önceki tecrübeleri ile gelecekteki tehlikelerden koruyacak vatandaşlardır. Bu nedenle tek bir yaşlımızı dahi bu süreçte kaybetmek, kendi toplumumuzun köklerine zarar verir.
20 yaş ve altı insanların da bu dönemde sokağa çıkmaları yasaklandı. Evde kalmaları ve sabırlı olmaları gerekir. Çünkü, çocuklarımız ve gençlerimiz bu ülkenin geleceğidir. Türkiye’nin var olması çocuk ve gençlerimizin bu süreçte korunmasını gerektirmektedir. Aksi takdirde, Türkiye’nin yarınlarından söz edemeyiz. Atatürk “Bütün ümidim gençliktedir” sözünü boşa söylememiştir. Atatürk bu sözü ile ülkemizi, bugünlerde dimdik ayakta duracak ve cumhuriyete sahip çıkacak gençlere emanet ettiğini belirtmiştir. Düşman her zaman, silahla saldıran bir insan görünümünde olmayabilir. Özellikle modern çağlarda, gözle görülemeyecek kadar küçük bir virüs düşmanın ta kendisidir. Onunla savaşmak için çocuk ve gençler de ellerinden geleni yapmalıdır.
Son olarak, tüm vatandaşlarımızın uyarılara dikkat etmesi ve birlikte hareket etmesi gerekmektedir. Zorunlu olmadıkça evden dışarıya çıkmamak ve salgının önlenmesini sağlamak aslında küçük bir önlemdir. Ancak Türkiye’nin başta sağlık ve salgının hemen bitiminde eğitim, ekonomi gibi sistemlerinin güçlenmesi için atılan büyük bir adımdır. Bu nedenle güçlü bir Türkiye için bu süreçte bazı alışkanlıklarımızı ertelememiz ve bilinçli olmamız, ülkemizin dünya üzerindeki konumunu belirlemesi açısından önem taşımaktadır.