Melek adında bir çocuk varmış.Melek uzun sarı saçlı yeşil gözlü güzel ve iyi kalpli bir çocukmuş.Melek’in saçları beline kadar geliyormuş, o kadar uzunmuş ki kestirmeye kıyamıyormuş.
Bir gün Melek’in annesi Şefika Hanım kızına bir doğum günü düzenlemek istemiş. Melek’in arkadaşlarına ve ailelerine davetiye göndermiş.Cumartesi günü gelmiş çatmış .Saat 13:00’da davetli herkes Meleklerin evine gitmiş.Melek salona girdiğinde arkadaşlarını görünce çok mutlu olmuş.Aniden ışıklar kapanmış ve iyi ki doğdun şarkısı çalmış.Annesi içeriye pastasını getirince Melek çok duygulanmış ve ağlar gibi olmuş.Melek bir dilek dileyip pastasındaki mumları üflemiş. Annesi tam pastayı kesecekken kapı çalmış. Melek’in annesi kapıyı açınca karşısında kimi görsün? Alt kattaki komşuları aksimi aksi Mualla Hanım kapının önündeymiş, içeride de sessizlik olmuş.Melek’in annesi Mualla Hanımı kapıda görünce çok şaşırmış ama yine de buyurun demiş ve içeri davet etmiş. Mualla Hanım kimseye selam vermeyen dolayısıyla pek kimse tarafından da sevilmeyen biriymiş. Ama gelmiş.Hem de elinde hediye paketiyle! Melek’in çok isteyip de bulamadığı Miniş oyuncaklardan almış. .Melek annesine bakmış, annesi “Alabilirsin.” demiş.Melek hediyeyi almış ve Mualla Hanıma sarılmış. Herkes çok şaşırmış, hiç kimse Mualla Hanımdan böyle bir şey beklemiyormuş. Bir süre sonra pasta kesilmiş, danslar edilmiş,şarkılar söylenmiş.Melek de bu arada misafirlerle gelen çocuklarla oynamış.Hava kararmaya başlarken parti de bitmiş ve herkes Melek’e mutlu yıllar dileyip evlerine dönmüş.
Melek bu hikayeden bir ders çıkarmış; ” Bir daha biri hakkında karar vermeden daha iyi düşünmek gerek.” demiş içinden. Çünkü Mualla Hanımın o kadar da aksi biri olmadığını anlamış ve bir daha sorgulamadan kararlar vermemiş.Mualla Hanım iyi ki davetsiz misafir olarak gelmiş böylece onu gerçekten tanıma fırsatı bulmuşlar.