Davetsiz Misafir

Soğuk ve karlı bir kış akşamında, annem ve babam kardeşimin gösterisini izlemek için okuluna gitmişlerdi. Ben ve ablam ise sıcacık evimizde kalıp sobanın üzerinde kestane pişirip televizyon izliyorduk. Dışarıda yağan kar o kadar artmıştı ki, pencereden baktığımda karın neredeyse boyumu geçeceğini düşünmeye başlamıştım. Zaman ilerledikçe kar şiddetini iyice arttırmıştı. Bir süre sonra bir  miyavlama sesi duyar gibi olmuştum. Ancak yanlış duyduğumu düşünerek televizyon seyretmeye devam etmiştim. Bir müddet sonra kedi miyavlaması iyice belirginleşmiş, ablam da aynı sesi duyduğunu söylemişti. Aklım kedide kalmıştı. Çünkü dışarısı çok soğuk ve çok fazla kar yağıyordu. Bu havada bir insan bile soğuktan ölebilirdi. Zaman geçtikçe kedi miyavlamaya devam etti ve sanki bir bebeğin ağlaması gibi miyavlıyordu. Ben ve ablam sonunda dayanamayıp ne yapabileceğimizi konuşmaya başladık, Sonunda dışarı çıkıp, kediyi bulmam gerektiğine karar verdik. Montumu, atkımı, eldivenimi giyip kara aldırış etmeden sokağa çıktım. Biz bir apartman dairesinde oturuyorduk ve apartman kendine ait küçük bir bahçesi vardı. Kedinin bahçede olabileceğini düşünüp, etrafa bakmaya başladım. Yürümekte zorlanıyordum çünkü kar dizime kadardı ve ben bastıkça neredeyse içine gömülüyordum. Kediciği apartmanımızın bahçesinde bulamamıştım. Ancak miyavlama sesini duyuyordum ve çok uzağımda değilmiş gibi geliyordu. Sesi takip etmeye başladım. Sanırım kedicik yan taraftaki iki katlı evin bahçesinde olmalıydı. Bu evde oturanları pek tanımıyordum. Bahçelerine girmem biraz beni ürkütmüştü. Benim sesimi duyup hırsız zannedebilirler ve kafama bir şeyler de vurabilirler ya da polisi çağırabilirlerdi. Benim ise tek bir isteğim ağlar gibi miyavlayan bu kediyi bulup, bir an önce eve götürmekti. Sessizce komşumuzun bahçe kapısını açtım. Her yer çok karanlıktı. Kediciğin sesini takip etmeye başladım ve sonunda buldum onu! Küçücük bir yavru kediydi bu. O kadar küçüktü ki belkide bir iki gün önce doğmuş bile olabilirdi. Ayrıca da çok kötü kokuyordu. Biran önce o bahçeden çıkmamız gerekiyordu. Hemen kediyi kucağıma aldım, montumun içine soktum. Sıcağı gören kedi hemen sustu. Kediyle beraber evimize gelmiştik sonunda. Ablam kediciğe bir kutudan yatması için ev yapmıştı, içine onu sıcak tutacak şeyler koyduk. Kediciği içine yatırıp karnını doyurması için bir kase süt verdik. Zavallı kedicik bizden biraz ürkse de sıcak onu biraz rahatlatmıştı. Sonunda sütünü de içti. Yalnız bir problemimiz vardı. Annem evde bir kedi beslememize hiç sıcak bakmazdı, hele bu bir sokak kedisi ise hiç şansımız yoktu. Annem ve babam gösteriden dönünce bu davetsiz misafiri görmesine engel olmamız gerekirdi. Sonunda annemler geldi ve çok fazla oturmadan uyudular. Şansımıza kedicik de o gece hiç sesini çıkarmadı. Ertesi gün erkenden kalkıp, annem odamıza girmeden kediyi saklamam gerekiyordu. Sabah annem erken kalkmış ve kahvaltı hazırlamakla meşguldü. Tabi bizim afacan kedi de çoktan uyanmış, ortalıkta miyavlayarak geziniyordu. Kediyi sakinleştirmeye çalışırken annem sesini duymuş olacak ki odamıza girdi. Şaşırmış ve kızmış görünüyordu. Tüm olanları anneme anlattık. O da bu afacan kediyi bir an önce evden uzaklaştırmamızı, sokakta onun için bir yuva yapabileceğimizi söyledi. Kedi için yaptığımız kutu evini biraz daha sağlamlaştırarak, apartmanımızın karşısındaki boş araziye yerleştirdik. Böylece onu her gün görebilecek ve yemek verebilecektim. Kedicik bütün bir kışı kendi yuvasında rahat bir şekilde geçirebilmişti. Bizim de artık bir kedimiz olmuştu.

(Visited 239 times, 1 visits today)