Davetsiz Misafir

Karlı bir kış gecesiydi. Hava puslu, göz gözü görmez haldeydi. Böyle günlerde sıkça olduğu gibi Selim Bey ve ailesi konaklarının kış bahçesinde, şöminenin çevresinde toplanmış oturuyorlardı. Selim Bey gazetesini okuyor, eşi Pelin Hanım ise kızları Pınar’ın yeni doğan çocuğu, yani torunu, Ebru’yu Pınar’ın ahenkle çaldığı, adeta ruha huzur veren, kemanının sesi altında uyutmaya çalışıyordu. Bu insanın içini huzurla dolduran ortam aniden konağın kapısından gelen sert tokmak sesleriyle birlikte bozuldu. Selim Bey gecenin bu saatinde konağının kapısını pervasızca çalan kişinin kim olduğunu merak ederek ani bir hışımla, gazetesini kahve masasının üzerine atıp, ayağa kalkıp kapıya doğru yol aldı. Görünen o ki kapıyı çalan kişi, Satı Teyzeydi.

Satı Teyze; bir gözü cam göz, dişleri eksik, kambur, bastonlu ve çok yaşlı bir kadındı. Kasabada Satı Teyze’nin bir eve geç saatte uğraması çoğunlukla hayra alamet olarak görülmezdi. Selim Bey bu saatte karşısında Satı Teyze’yi görünce sinirinin yerini şaşkınlık ve korku kapladı. Satı Teyze, Selim Bey’e Yeşim’in, Selim Bey’in tarlalarını yakmak üzere olduğunu ve bunun için tarlalara doğru yola çıktığının haberini verdi. Yeşim, Selim Bey’in, vaktizamanında, depolarında çalışmış ve mal kaçırdığı için işten atılmış eski bir çalışanıydı. Selim Bey, Yeşim’in bu kadar ileri gideceğini tahmin etmemiş ve ne o anda ne yapacağını şaşırmış bir biçimde etrafına bakınırken Satı Teyze’nin ortalıktan kaybolduğunun farkına vardı. Kapıdan dışarı çıkıp etrafına bakındı ama Satı Teyze’nin ne geldiğine ne de gittiğine dair hiçbir iz bulamadı.

Satı Teyze’nin verdiği haber ve aniden kayboluşuyla sarsılan Selim Bey’i girdiği düşler aleminden, eşi Pelin Hanım uyandırdı. Pelin Hanım, Ebru’yu Pınar’a bırakıp eşinin yanına koşmuştu. Selim Bey olanları eşi Pelin Hanım’a anlattıktan sonra ondan bir çözüm bulması konusunda yardım istedi. Selim Bey, biraz da günün yorgunluğundan, bitap düşmüş haliyle adeta düşünme yetisini kaybetmiş gibiydi ve bir çözüm bulmakta zorlanıyordu. Eşi Pelin Hanım, Selim Bey’e, tarlalarının bekçisi Özgür Bey’i aramasını söyledi. Özgür Bey tarlalara yakın oturuyordu ve gecenin bu saatinde, tarlaya yakın olan evinde kaldığı için, Yeşim’i durdurabilecek kadar hızlı bir şekilde tarlalara gidebilirdi.

Selim Bey hemen Özgür Bey’i aradı ve durumu anlattı. Özgür Bey’in uykusundan tam ayılamadığı sesinden belli oluyordu ama Özgür Bey durumun ehemmiyetinin farkına vardığı gibi kendine geldi. Hemen hazırlanıp pikabına atladı ve tarlalara doğru yol aldı. Selim Bey normalde çok güçlü bir yapıya sahip olmasına rağmen malına zarar geleceği korkusundan dolayı panik atağın eşiğindeydi. Özgür Bey pikabına binmeden önce polise de haber vermişti ve tarlalara doğru çok hızlı bir biçimde gidiyordu. Şanslarına, 2 hafta önce tarlaların yakınına yeni bir karakol açılmıştı bundan dolayı polis, Özgür Bey ile aynı anda tarlalara vardı. Polis ve Özgür Bey’in vardığı sırada Yeşim neredeyse tarlaları yakmak üzereydi.

Polisi gören Yeşim, teslim olmuş ve bu sorun da bu şekilde ortadan kalkmıştı. Özgür Bey hemen Selim Bey’i aradı ve Yeşim’in teslim olduğunun haberini verdi. Bu haber üzerine rahatlayan Selim Bey, eşi Pelin Hanım’a dönerek: “Seni dinleyip Özgür’ü aramak verdiğim en iyi karardı, iyi ki varsın” dedi. Böylelikle konaktaki gergin hava ortadan kalkmış ve Pınar’ın kemanının eşlik ettiği o huzurlu ortam geri döndü.

(Visited 7 times, 1 visits today)