Nazlı, sessiz bir akşamda eski bir evdeyim. Kahverengi gözlerim, yere kenetlenmiş durumda. Etraftaki insanlar düşünüyor, “Yine başına ne gelmiş acaba?” diye. Oysaki ben çok farklı dünyalardayım. Üstümdeki hafif eskimiş hırka, yıpranmış ve yırtık bir hırka oluyor aklımda. Saçlarım toplu, sırtım hafif kambur. Neredeyim ben acaba?
Karşımda duran mavi gözlü adam ciddi bir şekilde bana ve yanımdaki birkaç tane ere bakıyor. Saçları sarı, kararlı duruşlu bir yiğit o. Gecenin ıssız karanlığında masmavi, deniz gibi gözleri yıldızlar gibi aynı. Tek farkları, yıldızların titreşmesi. Onun gözleri o kadar kararlı ki, ondan korkulmaması gerektiğini bilmemize rağmen istemsizce ürperiyoruz. Işıl ışıl olan gözlerine zar zor bakarken, gür ve kılları diken diken eden sesini duyuyorum. “Efendiler!”
Hafif korkmuş bir şekilde adamın gözlerine bakıyorum. Yanımdaki askerler de sanki ben onları yönetiyormuşum gibi, benim yaptığımın aynısını yapıyorlar. Adam ürkmüş bakışlarımızı aldırmadan tekrar konuşmaya başlıyor: “Yarın, cumhuriyeti ilan edeceğiz.” diyor gür, akılda kalıcı sesiyle. Fakat sonra… Hırpalanmış hırkam normale dönüyor, ve aklımda sadece bize anlatılanlar kalıyor.
Evet, ne yazık ki şuan sadece hayal etmekle yetinebiliyoruz Ata’m. Bize anlatılan bilgilerle, seni düşünerek geçiyor bugünler. İnanması zor geliyor aslında, bu kadar şeyin üzerinden bir asır geçmesi. O zamanlar daha olmasam bile aklımda n’asıl canlanıveriyor ama! Sanki daha dünmüş gibi yaşıyorum o anları Ata’m. Emelerle, uğraşlarla ilan ettiğin Cumhuriyet’in üzerinden tam tamına yüz yıl geçmiş olacak çok yakında. Bunun hakkında ne kadar heyecanlı olduğumu anlatmamda kelimeler yetmiyor, ama çok iyi biliyorum ki sen beni anlıyorsun Ata’m. Çünkü sen anladın. Her zaman anladın.
Ne kadar da üzücü ama! Bize sadece anlatılanla yetinebiliyoruz. Senin o ışık saçan, bir okyanusu anımsatan gözlerini sadece düşleyebilmemiz çok acı verici. Fakat Ata’m, ben asla umudumu kaybetmiyorum. Cumhuriyet’imizin yüzüncü yılını en büyük coşkumla kutlayacağım. Çünkü biliyorum ben Ata’m. Cennet ülkemizin ne gibi zorluklar altında kurulduğunu, ne kadar kan döküldüğünü… Hepsini biliyorum ben Ata’m. Ve sana burada söz veriyorum ki seni yüz üstü bırakmayacağım. Bu mutlu, gururlu günümüzde her zaman ama her zaman başımı dik tutacağım. Bu bir asıra sığan, şanlı tarihin nişanesi Cumhuriyet’imizi gerektiği gibi kutlayacağım Ata’m. Türk olduğum ve kalbimde seninle beraber bu günün neşesini yaşayacağım için ne kadar onurluyum anlatamam. Senin de dediğin gibi: “Ne mutlu Türküm diyene!”
Ata’mın emaneti, özgürlüğün timsali, aydınlığa çıkan yolun anahtarı Cumhuriyet’imizin yüzüncü yılı kutlu olsun!