Küçük bir aile olan Semdi ailesi sıradan bir kasabada yaşamaktadır. Ailenin 2 çocuğu olan Joe ve aileni tek kızı olan Cindy’nin tek hayalleri bir gün bu sıradan kasabadan çıkıp gizemli ve keşfedilmeyi bekleyen yerlerin dolu olduğu bir yere gitmekti. Joe, kendini bildiği andan itibaren bu gizemli yeri keşfetmek için para biriktirmişti. İki kardeş içlerindeki bu keşfetme arzusuna bir anlam veremeseler de etrafındaki insanlar bunu sadece yaramazlık olarak nitelendiriyordu. Neyse ki bu söylemlere aldırış etmeyen anne ve babası çocuklarının merak duyduğu şeylere aldırmıyorlardı
Meraklı iki gözün sıkıcı bir sabaha uyandığı günlerden biriydi. Bugün Joe çok mutluydu fakat bir o kadar da korkuyordu çünkü sonunda yeterince parası birikmişti ve bunu babasına açıklayacaktı. Kahvaltı için merdivenlerden usulca aşağı indi. Babası her gün okuduğu sıkıcı gazeteleri okuyordu. Joe her zaman onların sıkıcı olduğunu düşünmüştü bunun için iki nedeni vardı; birincisi bu haberlere inanmıyordu, ikincisi kendi gidip görme imkanımız varken tüm bu gizeme bir son verebilecekken her gün mutfakta oturup gazete okumak nedendi? Babası güleryüzle günaydın dedi Joe’ya çok zaman geçmeden annesi ve kız kardeşi Cindy de gelmişti. Günaydın diye cevap verdi hafif titreyen bir sesle. Fakat hayallerini ve keşfetmesi gereken gizemleri düşündü birden kendini tutamayıp biraz da hakim olamadığı sert bir sesle; Ben yeterli parayı biriktirdim keşfetmek istediğim ülkelerden birine gitmem için izin vermeni istiyorum, diye bağırdı. Biraz şaşıran babası herkesin düşündüğünün aksine onu onayladı ve izin verdi.
Buna çok sevinen Joe hemen kız kardeşine sarıldı ve yola koyulmak için valiz toplamaya başladılar. Joe sadece birkaç parça kıyafeti, biriktirdiği parayı ve yiyeceklerini yanına aldı. Kız kardeşi Cindy ise okuma kitaplarını ve ona şans getirdiğine inandığı kolyesini aldı. Gitmeye hazırlardı.
Joe içindeki cesarete rağmen duygusaldı da. Anne ve babasıyla vedalaşmak ona sandığından daha zor geldi. Fakat kız kardeşine baktı ve bir anda güçlü hissetti. Sanki kimsenin duymadığı bir ses ona her şey güzel olacak diyordu.
Bir tren yolculuğu sonunda gidecekleri ülkeye vardılar. Her yer heykeller ve sütunlarla doluydu. Kendilerini ufacık hissettiler bir anda. Tren aniden durdu, herkes inmek için hazırlanırken kenarda duran sakallı, şalvar giymiş bir adam gördüler. İkisi de şaşırmıştı. Bu adamı nasıl olur da tüm yolculuk boyunca fark etmezlerdi? Aldırış etmeden ayrıldılar trenden.
İşte bekledikleri an gelmişti, sonunda heykellerin arasındaydılar. Biraz gezindikten sonra gözlerine iki sütun çarptı. İçlerindeki sesi dinlediler ve bu iki sütunun arasına girmek için yürümeye başladılar. Tam adım atacaklardı ki trende gördükleri garip adam, Sakın ona dokunmayın, diye bağırdı. Fakat çok geçti. İki kardeş iki koca sütunun arasında el ele duruyordu.
Birden şiddetli bir fırtına başladı. Yakıcı güneş yerini gri gökyüzüne bıraktı. Ne olduğunu anlamayan kardeşler tekrar gözlerini açtıklarında insanlar gitmişti ve yerine bu iki sütunu kutsayan garip giyimli insanlar gelmişti. Korkan Joe’ya bu insanlardan biri şöyle söyledi: Korkmana gerek yok biz dünyanın iyilik bekçileriyiz ama burada kalmaya mahkum edilmiştik, şimdi sizin sayenizde tekrar özgürüz. Ne olduğuna anlam veremeyen kardeşler bakmakla yetindi. Bir yandan da bu kadar önemli oldukları için gurur duyuyorlardı.
Cindy, peki o adam neden bize dokunmamamızı söyledi diye sordu. Başka bir iyilik perisi sadece o adamın bilgili biri olduğunu fakat korktuğu için engel olmaya çalıştığını söyledi. İki kardeş durumu anlayıp bekçilerle sohbet ettikten sonra eve döndüler.
Bir günde çok fazla şey yaşayıp hemen eve dönen kardeşlerden Joe uykuya dalmıştı. Cindy ise içinden dünya artık daha güzel bir yer olacak diye geçirdi. Çok geçmeden o da uykuya dalmıştı.