Varoluşla birlikte başladı dünyanın biz insanları misafir etmesi. Kaç milyar insan geldi geçti, ne savaşlar ne afetler yaşandı. Şu küçücük yerküreye adını bilmediğimiz nice imparatorluklar kuruldu, milyonlarca ülke bir çırpıda silindi harita üzerinden. Herkes kendi kabilesine liderlik etti ya da ipini çekti. Yönetme arzusu, sadece insanoğlunda değil, bütün canlı âleminin mevcudiyetinden itibaren vücudunun her hücresine işlenmiş bir ayrıntı gibiydi. Kraliçe arının, bir kovan arıyı çekip çevirmesi, ana karıncanın koca koloniye muntazam bir şekilde liderlik etmesi gibi.
Önderlik vasfına sahip olmak, beraberinde bir ton sorumlulukla birlikte tarifi olmayan duyguları da yanında getiriyor. Dünyayı yönetebilme şansı bana verilseydi eğer yaşanabilir bir dünya için, iyi yerine yaşanabilir demeyi tercih derim, mutlu ve yaşamayı seven insanlar yaratırdım. Albert Camus’un da dediği gibi “Dünyanın insanlardan başka anlamı yoktur, hayat anlayışımızı kurtarmak istiyorsak insanı kurtarmamız gerekir.” Dünyamız koskoca bir gemi ve biz de o gemideki yolcularız. Ve unutulmamalıdır ki bu gemiyi gemi yapan şey, yolcularıdır.
Dünya politikasında oynanan oyunlar, önümüzdeki birkaç yılın kaderini belirlemekle birlikte güç sahibi olanı söz sahibi yapıyor. Satranç tahtasında olduğu gibi şah, bütün piyonların kontrolünü sağlıyor, bizler ise “Nerede bu ilahi adalet?” demekle yetiniyoruz. Liderliğimi elime alır almaz düzenlemeye koyacağım maddelerin başında geliyor bu mesele. Ülkeler arası barış ve refahın korunması, özellikle bu aralar gündemi meşgul eden kimyasal (nükleer) silahların yasaklanmasıyla bir nebze güvence altına alacaktır diye düşünmekteyim. Kati suretle kullanılmasına izin verilmez, her ülkenin ordusunda eşit payda mühimmat ve silah bulundurulursa haberlerde gördüğümüz belli başlı ülkelerin ittifakından ziyade; din, dil, ırk ayrımı gözetmeksizin sevgiyle kucaklaşmış ülkelerin haberlerini izleme fırsatı bulabiliriz belki.
Bir Dünya lideri olarak; gelecek nesillere, onların da istediği gibi bir dünya bırakabilmek için ağacı kesmek yerine dikmeye teşvik ederdim. Hayvanı sevmeyi, korumayı her bireye küçük yaştan itibaren aşılanması için elimden gelen her şeyi yapardım. Sonuçta başka canlıları sevmeyi bilmeyen insanların, kendi ırkına saygı, sevgisi ve katkısı olmayacaktır.
Dünya görüşlü liderimiz Mustafa Kemal Atatürk’ün güzel sözüne kulak verecek olursak “Hayatta en hakiki mürşit ilimdir.” Bizler için bir lütuf olarak gösterilen teknolojiyi geliştirmek, araştırmalar yapmak, bilime ve fene önem vermek, üretmek en kıymetli vazifelerimizdendir.
Yazımı sonlandırırken liderlik edeceğim dünyada “ben” yerine “biz” kavramını kullanacağımı altını çizerek tekrardan belirtmek istiyorum. Bu tabloyu güzel kılan şey bizleriz! Her ne pahasına olursa olsun birliğimizin bozulmasına izin vermemeli, fikirlerimizi korkmadan dile getirebilmeliyiz. Yaşanabilir dünyanızın sadece hayallerinizde kalmaması dileğiyle.