Ben Petır, düzen bakanlığında 3. sınıf bir devlet memuruyum. Site yöneticisi olarak görev yapıyorum. Göreve başlamadan kanıma enjekte edilmiş ilaçlar yüzünden uyuyamıyorum bu sayede yüce devletimize 7/24 hizmet etme şerefine nail olabiliyorum. Görevim dışarıdan bakıldığında sadece genel olarak 4. sınıftan insanların yaşadığı bu sitede kapıcılık yapmak, onların sorunlarıyla ilgilenmek gibi gözükse de aslında çok daha fazlası. İnsanların evlerine kameralar yerleştiriyor, düzenli olarak onların görüntü ve konuşmalarını kayda geçiriyorum. herhangi bir usulsüzlük yaşanması takdirinde tutanağımı hazırlayıp Düzen Bakanlığı’na gönderiyorum. Eskiden çocuk aklımla babam bu işi yaparken bu işin kötü bir iş olduğunu, insanların sadece yeşil elma yemek gibi sebepler yüzünden babam tarafından şikayet edildiğini ve cezalandırıldığını düşünüyordum. Fakat artık büyüdüm ve babamdan mesleğini devraldım. Bu işi vatana doğrudan hizmetten başka bir şey değil. Aramızdaki hainleri temizlemek için yapılması gerekiyor!
Yöneticisi olarak atandığım bu sitede devlet eşim ve iki çocuğumla kalmam için en büyük evi bize tahsis etti. Bu gerçekten kışın bizi çok zorluyor. Küçük kızım ve eşim beraber sobalı odada kalıyor ben ve oğlumsa mutfağın yanındaki soğuk odada kalıyoruz. Diğer tüm site sakinlerinin evleri tek odalı. Çocuk olma hakları 4.sınıf olmaları yüzünden emekli olana kadar yasak. Aksi bir durum olduğu takdirde Aile Bakanlığı’nın 14325 numaralı yasaya göre bunu şikayet etmek zorundayım. Bir yandan ev geçindirmeye çalışırken bir yandan da oğlumun okul masraflarını karşılamakta zorluk çekiyorum. Evet, oğlumun üniversitesi için para ödemek zorundayım. Çünkü eğer üniversite rektörü ile hocalarına yeteri kadar rüşvet verilmezse sınıftan geçirmez ve üniversiteden atarlar. Bu tüm üniversitelerde aynı. Ama devlet kasıtlı olarak önüne geçmiyor. Devletin rüşvetlerden vergi aldıklarını iddia edenlerin sayısı bir hayli çok. Sitede toplamda 15 ev, 19 kişi var. Normal şartlarda sitedekilerin tamamı 4. seviye çalışan olması gerekse de bir istisna sonucu 3 tane üst seviye memura da yöneticilik yapıyorum. Gizli kamera ve ses kaydı kuralları onlar için geçerli değil. Hiyerarşik olarak benden üst seviyedeki yoldaşlarımı değil gözetlemek, onlar benimle iletişim kurmadan benim onlarla konuşmam yasak.
Yine günlerden bir gün ben site sakinlerinin hobi ve uğraşlarından çıkarmış olduğum kişilik analizlerini raporlarken saatin kahvaltı saati olduğunu fark edemedim. Herkes kahvaltı için evimize gelmiş, aşçının önünde sıraya girmişti. Kanıma enjekte edilen ilaçların tat alma duygumu öldürdüklerine yemin edebilirim! Yemekte yanıma 2. seviyeden Dr. Robert geldi ve afiyet olsun dedi. televizyonunu tamir edip edemeyeceğimi sordu. Tamamdır manasında kafamı salladım.
İş otobüsü site kapısından giriş yapıp herkes gidince ben de hem insanların dolaplarını kontrol etmek hem de televizyonu tamir etmek için işe koyuldum. Televizyonun tamirinden sonra site sakinlerinden birisinin dolabında satranç kutusu buldum. Yasak olup olmadığını hatırlamıyordum. Yeşil elma ve kiraz bile yasaklandığı için gerçekten tüm yasakları bilmek imkansızdı. Kuralları kontrol etmek için odama gittim ve yasak olduğunu öğrendim. Bu konuda tutanak hazırlayıp gönderdim.
Zaman bu şekilde akıp gidiyordu. Şikayet ettiğim kiracının dövülerek evden çıkarılması ve vatana ihanetten yargılanması karımı en başta çok rahatsız etti ve benim kötü bir şey yaptığımı söylese de böyle olayların tekrarlanması sonucunda karım da artık duruma alışmıştı. Bazen oğlumun üniversite masraflarını karşılamak adına rüşvet almam gerekiyordu fakat bu gereken tutar karşısında devede kulak kalıyordu. Ve üstüne üstlük yakın zamanda kızımın aşırı soğuktan hasta olduğunu öğrenmiştim. Dr. Robert’a göre onu tedavi edebilecek tek ilaç ithal ürünlerdi. Ve de ithal ürünleri temin etmek hem çok masraflı hem de temin etme ve kullanımı yasak olduğu için çok da riskliydi. Kızımın ilaçlarını karşılayabilmek adına oğlumun okul masraflarını karşılayamazdım. Bu çok zor bir karar olsa da kızımın hayatı daha önemliydi. Oğlum artık 3. Bölge’ye madenci olarak tayin edilecek ve ömrünün sonuna kadar bir maden işçisi olarak yaşayacaktı.
3 ay sonra oğlum bir maden çöküntüsünde hayatını kaybetmiş, kızım için ilaç aldığım tespit edilmiş ve bundan dolayı işimden atılmakla kalmamış bir de vatana ihanetten hüküm yemiştim. Cezam ağırlaştırılmış müebbetti. Her şey neden bu kadar adaletsiz ve özgürlük hakkı tanınmıyordu?
Yatağımdan kalktığımda pencereden bakınca şanlı Türk bayrağımızın dalgalandığını gördüm ve bu gün Cumhuriyetimizin 100. yılı olduğunu hatırladım. Özgürdüm. Haklarım vardı. Atama her şeyi borçluydum özgürlüğümden dolayı. İyi ki cumhuriyet!