Bir millet düşünün, cumhuriyetinin arkasında bir destan olsun. Bu destan Selanik’te doğmuş mavi gözlü bir efenin önderliğinde olsun. Her bir ilini ayakta tutmuş yüzlerce yiğit olsun. Bu millet, tarihin en büyük yeniden varoluşuna tanık olsun.
Bu millet Türk’tür ve her daim öyle kalacaktır. Halkımızın cephedeki mücadelesinin ardından Mustafa Kemal Atatürk o yılların dev değişimine lider oldu. Laiklik sağlandı, cumhuriyet kuruldu. Kadınlarımıza olması gereken değer gösterildi, seçme ve seçilme hakkı tanındı. Türk insanı, hakkı olan modern şapkaları, giysileri kuşandı. Çağdaş oldu. Latin alfabesine geçildi. Anayurt demir ağlarla örüldü. Mustafa Kemal sayesinde bunlar tam on yılda gerçekleşti. Harap olmuş bir devlet, muasır medeniyetler seviyesine yükseldi. Yaptığı devrimler ile sadece Türkiye’de değil tüm dünyada “Dahi Türk” olarak anıldı. Tüm bunları yaptıktan sonra artık bünyesi dayanamadı. Elli yedi yaşında hayata gözlerini yumdu. Tüm bunlara rağmen “Benim naçiz vücudum elbet bir gün toprak olacaktır, ama Türk milleti ilelebet payidar kalacaktır.” diyerek bu mirasın onsuz da korunacağını ileriki nesillere aktardı.
Kısacası Ata’mız Türk milletinin değil, dünyanın en büyük dirilişini ve Türk ırkının şu ana kadarki en büyük zaferini, cumhuriyetin zaferini tarihe altın harflerle yazdı.