“Ne mutlu Türk’üm diyene!” demiş Atamız. Bunu demek için harp demeden, kan demeden, düşman demeden savaşmış, yaşatmış memleketi. Hiç yılmadan sürekli dimdik duran Türk askerleri ile omuz omuza savaşmış cephede.
Bu vatan sevgisi küçüklükten gelmiş. Görmüş mahalleliden yeşil üniformayı, öğrenmek istemiş, meraklanmış. Damarlarındaki asil kanı doğduğu andan itibaren yüceltmek istemiş.
Annesi izin vermemesine rağmen girmiş Harp Okulu sınavlarına, kazanmış. Memleketin acı halini tartışmış arkadaşlarıyla mektepte. Asla bırakmamış vatanını, halkını düşünmeyi. Hitabet yeteneğini geliştirmiş mektepte. Arkadaşlarına aşılamış bu vatan sevgisini, idealistliği, korkusuzluğu, yılmamayı.
Tevfik Fikret’ten inkılapçılığı, Ziya Gökalp’ten Türkçülüğü, Mehmet Emin Yurdakul’dan ise milliyetçilik duygusunu genişletmiş. Sadece onlarla yetinmemiş; yabancı yazarlardan olan JJ Rousseau, Voltaire, Montesquieu, Descartes, Montaigne ve daha nicelerinin görüşünden okumuş özgürlüğü, adaleti, bağımsızlığı ve cumhuriyeti. Çok okumuş, asla bırakmamış eğitimin ve kitapların peşini.
İlk görev yeri olan Şam 5. Ordu’da iken Vatan ve Hürriyet Cemiyeti’ni kurdu. Daha sonra gücünü Üç Paşalar’ın (Enver Paşa, Talat Paşa, Cemal Paşa) kurmuş olduğu İttihat ve Terakki Cemiyeti ile birleştirdi. Fakat daha sonra fikir ayrılıkları nedeniyle İttihat ve Terakki Cemiyeti’nden ayrıldı.
Sofya Askeri Ataşeliği ‘ne Yeniçeri kıyafeti ile gitti gösterdi Türk’ün kültürünü, zarafetini.
Kurtardı bizi harptan, savaştı cephede asla yılmadan. Seneler sonra cumhuriyetin 100. yılını kutluyor oldu halkı, onu hala anar bu vatanı.
Cumhuriyetin 100. yılı kutlu olsun!