Bu şanlı Türk cumhuriyeti kolay elde edilmedi, asla verilmeyecek. Ve işte bu yıl, güzel cumhuriyetimizin 100. yılı. Biz Türkler için çok mutlu, heyecanlı bir yıl. Nasıl olsa bu cumhuriyet bizim özgürlüğümüzün en önemli işaretlerinden biri. Yalnız 29 Ekim’i böyle coşkuyla kutlamak yetmez, cumhuriyetin nasıl kazanıldığını ve bu cumhuriyet için ne gibi zorluklar yaşadığımızı da bilmek lazım. Şu an okuduğunuz yazımda size cumhuriyetimizin kazanılmasından kısaca söz edeceğim.
Yıl 1919. Yakın zamanda sonlanan 1. Dünya Savaşı sonrası yapılan Paris Barış Konferansı Osmanlı Devleti’ne barış yerine savaş getirdi. Çünkü bu konferansta alınan karar ile birlikte ülkenin batısını Yunanlar, ülkenin doğusunu Ermeniler, ülkenin güneyini Fransızlar ile birlikte İngilizler ve İtalyanlar işgal ettiler. O zamanın Osmanlı padişahı olan Mehmed Vahdeddin bu işgaller karşısında sessiz kalıyor ve hatta halka savaşmamalarını bu sayede kurtulabileceklerini bile söylüyordu. Fakat halk bu işgallere karşı sessiz kalırsa ülke kısa zaman sonra tamamen işgal edilecek ve Osmanlı Devleti diye bir şey kalmayacaktı. Bütün bunların farkında olan Mustafa Kemal en kısa zamanda harekete geçecekti.
19 Mayıs günü Mustafa Kemal Samsun’a ayak basar ve Milli Mücadele başlar. Halkı bilinçlendirmek ve milli mücadeleyi halka mal etmek için genelgeler, bildirgeler yayımlar. Milli Mücadele için komutanlarla görüşmeler yapar. Bunlar olurken Türk halkı ise devletin böyle işgal edilmesine göz yummaz ve yaş, cins fark etmeksizin kendi aralarında örgütlenip, hiç korkmadan, ellerinde doğru düzgün mühimmat bile olmadan silahlı düşmanla kendi başlarına savaşırlar. Bu milli direniş örgütüne de “Kuvâ-yi Milliye” denir. Kuvâ-yi Milliye ne kadar etkili olsa da bazı sıkıntıları vardı. Örnek vermek gerekirse: İhtiyaçları halktan zorla karşılamak, bir merkeze bağlı olmadan kendi kafalarına göre hareket etmek ve bunun gibi bir sürü daha sıkıntı… Tabii Kuvâ-yi Milliye’nin çok önemli bir başarısını da unutmamak lazım. Bu başarı Milli Mücadele’nin en önemli üç cephesinden Güney Cephesi’nin kazanılmasıdır. Bu cephede Türk milleti Fransızlar ve Ermeniler ile savaşıp kazanmıştır. Diğer iki cephe ise şunlardır: Batı Cephesi, Doğu Cephesi. Kısaca bu cephelerden bahsetmek gerekirse Kurtuluş Savaşı’nın belki de en önemli cephesi olan Batı Cephesi, TBMM tarafından kurulan düzenli ordu ile Yunanların savaştığı ve ülkenin tamamen özgürlüğüne kavuştuğu Büyük Taarruz’un yapıldığı cephedir. Diğer cephe olan Doğu Cephesi ise Kâzım Karabekir ve ordusu ile Ermenilerin savaştığı cephedir. Bu üç cephede kazanılmış ve ülke bağımsızlığına kavuşmuştur.
Peki sonra ne oldu? 29 Ekim 1923’te TBMM’de yapılan konuşmalardan sonra ulusun halk tarafından demokratik yöntemlerle yönetildiği yönetim biçimi olan cumhuriyetin ilanı kabul edildi. Bu yazıdan çıkarmamız gereken en önemli şey bizim bu cumhuriyete kavuşmamızın hiç kolay olmadığıdır. Biz de her 29 Ekim’de bu cumhuriyetimizin ilanını hevesle, coşkuyla kutlayalım. Cumhuriyetimizin 100. yılı kutlu olsun.
(Visited 29 times, 1 visits today)