Cumhuriyetimizin Hikâyesi
Yıllardan 1881,
Selanik’te,
Açılıyor bir çift göz,
Hem de masmavi.
Tabii bilmiyor bu gözler,
Bir gün dünyanın en, en
Büyüklerinden olacağını.
Annesi Zübeyde,
Babası Ali Rıza,
Onlar da bilmiyor,
Bu gözlerin kudretini.
Büyütüyorlar onu,
Anne baba sevgisiyle,
Sonunda tam bir,
Örnek çocuk oluyor.
Her insan gibi,
Var tabii bir hayali.
Onun hayali,
Asker olmak.
Harp okulunda,
Asker yurdunda,
Tam takır bir,
Asker oluyor sonunda.
Ama o sırada,
Milleti batmakta.
Osmanlı Devleti,
Ebedi ızdırapta.
Bütün millet endişeli,
Askerin terine ne demeli?
Savaştan savaşa koşuyor,
Mehmetçik mekik dokuyor.
Bu iki gözün,
Önünde bir sis perdesi.
Durum kötü,
O da endişeli.
O da biliyor ki,
Buna dur demeli.
Birlik olunup,
İşgal yok edilmeli.
Tam da bu yüzden,
19 Mayıs 1919’da,
Bandırma Vapuru’yla
Çıkıyor Samsun’a.
Samsun’dan Amasya’ya,
Amasya’da Erzurum’a,
Erzurum’dan da Sivas’a,
Kongreler düzenliyor.
Sonunda iki göz,
Geliyor Ankara’ya.
Arkasındaki toplulukla,
Başlıyor Meclis’i kurmaya.
Paraları az,
Yapılacak bol,
Binbir güçlükle,
Açılıyor Meclis.
Sonunda ve sonunda,
Başlıyor büyük savaş.
Mehmetçik zorlanıyor,
Zafer kazanılıyor.
Asıl mücadele
Başlıyor şimdi.
Millet yıkık,
Yurt harabe.
29 Ekim 1923’te,
Meclis toplanıyor.
Alınacak bir karar,
Yüzlerden belli oluyor.
Bu karar çok,
Ama çok büyük.
Bu karar,
Ülkenin geleceği.
Eninde sonunda,
Meclis’in ortasında,
Bir çift sözcük,
Bakan bin gözcük.
İşte budur,
Cumhuriyet’in hikayesi.
Bayrağımızı tamamlar,
Onun gür sesi.