O gün sıradan günlerden biriydi, hepimiz umutsuzduk. Babam cephede annem ise onlara yardım etmekle meşguldü. Ben ise oturuyordum ve ders çalışıyordum. Bazen iç çekip “Keşke babama yardım edebilseydim” diyorum. Babam savaşa gitmeden önce bana dedi ki: “Sizi çok özleyeceğim, ama söz veriyorum geri döneceğim.” Bu sözünü hatırlayınca yanaklarıma ıslak damlalar düşmeye başladı. Annem beni ağlarken görüyordu ama neden ağladığımı bildiği için yanıma gelmiyordu. Zaten her gün sürekli çalışmak zorundaydı. Her çocuk benim gibi umutsuzluğa düşüp ağlıyordu. Bazıların babası geri dönüyordu bazıların ki ise hala cephedeydi. Birden herkes bağırmaya başladı: “Geliyor, Mustafa Kemal geliyor!” Bütün şehir şenlenmişti o’nun gelişine. O zaten çok zeki ve tecrübeliydi, aynı bilim adamı gibiydi! Her şeyi biliyordu, en önemlisi de çocukları çok seviyordu. Herkes onunla konuşmak istiyordu ama en çok ben istiyordum. Ona babamı gördü mü diye soracağım. Ama bu düşündüğüm kadar kolay olmamıştı. Herkes onun yanına gitmek istediği için bana hiç sıra gelmiyordu. Sonunda sıra bana gelmişti, ona soracağım soruyu sordum. Bana hatırlamadığını söyledi ama umutsuzluğa da kapılmamamı söyledi. Bende umutsuzluğa kapılmadım. Bir sonraki gün, sanki şenlik var gibi herkes sokaktaydı. Birine sordum: “Ne oluyor?”. Bana hayatımda duyduğum en güzel kelimeyi duydum: Cumhuriyet.
Cumhuriyet
(Visited 7 times, 1 visits today)