Everenimiz uçsuz bucaksız, ve her geçen gün de genişlediğini düşünmekteyiz. Bu devasa evren içinde yaklaşık 225 milyar büyük evren olduğu var sayılırken ışık hızındaki birşeyin bile evrenden evrene seyahati yılları aldığını hesaplamaktayız. Gözlemleyebildiğimiz evrenin sınırlılığı, ulaşabildiğimiz uzaklıkların aslında bir çöldeki kum tanesi kadar ufak olmasının bilinci de bu devasa yapının bizlerden, insan ırkından neler sakladığına dair olan merakımızı nesillerce körüklemiştir. Bu meraktan yola çıkarak sorulan sorulardan en temel ve belkide en doğal olanı, bu devasa evrende yanlız olup olmadığımızdır. Belkide bize ulaşmak isteyen başka canlı ırkları bize sinyal yollamışlardır ve biz habersiz bir şekilde hala o sinyalin bize gelmesini bekliyoruzdur.
225 milyar “büyük”, 7 trilyon ise “küçük” galaksiyi içinde barındırdığını tahmin ettiğimiz bir evrede yaşamaktayız. Dünya, insanları için kusursuz değildir ancak insanlar dünyaya uygun olarak yaşamayı öğrenmiş ve ona göre gelişmişlerdir. Bu diğer canlılar için de geçerlidir. Dünya hiçbir canlı için kusursuz olmamıştır ancak canlılar kusurlara ayak uydurup nesillerini devam ettirmişlerdir. Başka bir gezegende de çevre koşullarına ayak uydurabilen, kendilerini bilişsel veya fiziksel olarak diğer canlılardan ayırabilen başka ırkların var olabileceğin reddetmek mantıklı değildir. Henüz bir başka gelişmiş ırk ile karşılaşmamış olsak da ulaşabildiğimiz bilgiler ve gözlemleyebildiğimiz yerler oldukça sınırlıdır.
Dünyadaki yaşam karbon temellidir. Bunun sebebi olarak da karbonun 4 farklı atomla eş zamanlı olarak bağ kurabilir. Bu da uzun zincirli bir yapı kurup DNA ve protein yaşamın temel yapı taşlarının kurulmasında büyük rol oynar. Bu sebeplerden ise dünya üzerinde gözlemlediğimiz organik yapılar karbon bazlıdır. Ancak bir element daha vardır ki karbonla çok fazla ortak noktası olduğu gibi dünyadaki karbon oranının 150 katı olduğu gibi evrende bulunan en yaygın atomlardan biridir. Bahsettiğimiz element silikon olup aynı karbon gibi 4lü bağ kurabilip ve kimyasal olarak da karbonla bolca ortak yanı vardır. Yapılan deneylerle silikonların organik bağ kurulurken kullanılabildiği, karbon bazlı organiklerin silikon ile birliktede kurulabildiği görülmüştür. Bunun üzerine Frances H. Arnold bunların dünyada bile yapılması bu kadar basitken evrenin başka bir köşesinde yaşanmış olma ihtimalinin de bir hayli yüksel olduğunu belirtmiştir. Evrende daha bilmediğimiz muhtemelen onlarca atom ve element varken bilim, bildğimiz atomlar ile bile karbonu tamamen baz almak zorunda olmadan bir organik yapı kurulabildiğini bize göstermiştir.
Evrenin bizden uzakta sakladığı gerçekleri, insan hayatı boyunca ulaşıp ulaşayamayacağımızdan bile emin olmadıpımız ama cevapları ararken belkide bir gün o beklemedğimiz sinyal bizleri başka ırkların varlığından haberdar edecek. Bilemeyeceğimiz kadar fazla ihtimal, sayamayacağımız kadar fazla gezegen varken Bu evrendeki tek gelişmiş ırk olacağımızı savunmanın hiçbir anlamı yoktur. Işığın bile gelmesinin yıllar aldığı gerçeği belkide başka bir canlı ırkın, benzer sorular soran bilim insanlarının birilerine ulaşmak için yolladığı sinyallerin hala gelmekte olduğuna inanmak pek de güç değildir.