Ünlü atasözlerimizden bazıları olan “Birlikten kuvvet doğar”, “Bir elin nesi var, iki elin sesi var” ve “Yalnız taş duvar olmaz.” gibi sözlerin altında yatan temel fikir kalabalık ve grup halinde yapılan bir işin az kişiyle veya tek kişinin yapacağı bir işten daha başarılı olacağı yönündedir. Buna karşın, Ringelmann etkisine inanan kişiler “Bir gruptaki üye sayısı arttıkça üretkenlik düşer.” sözünü temel alarak gruptaki üye sayısının üretkenlik ile ters orantılı olduğu fikrini savunmaktalar. Peki hangisi haklı, bir grup kurarken hangi fikri temel almalıyız?
Atalarımızın temel aldığı fikir, zamanına göre uygun olan ve kas ve iş gücüne dayalı işleri kapsayan bir fikirdir. Nasılsa bir duvarın taşlarının tamamını tek bir kişi yerleştiremezse, çoğu işte de tek bir kişi bütün iş gücünü sırtlayamaz . Çoğu proje ve fikir belirli bir iş bölümü oluşturulmadan, belirli bir kişi sayısına sahip olmadan, aşırı iş yükü nedeniyle başarısız olacaktır. Ayrıca bir projede tek bir fikre göre hareket etmek, bir topluluk ile yapılan bir beyin fırtınası ve tartışmalar sonucu oluşan bir fikir ile hareket etmekten daha risklidir , daha fazla hata payı içerir ve fikrin tutarlılığı genellikle daha azdır. Bu sebeple bir grup bireyle ortak bir fikre sahip ve eşit iş bölümü ile yapılan bir iş bireysel olarak halledilmeye çalışan bir işten daha başarılı bir sonuç elde edecektir.
Diğer bir taraftan değerlendirecek olursak, Ringelmann savunucularının temel aldığı fikir, düşünceye dayalı ve az iş gücü içeren işlerde daha doğru olmaktadır. Kalabalık gruplarda oluşacak fikir ayrılıkları ve yapılabilecek hatalı iş bölümleri; somut fikirlerin oluşmamasına, grup içinde gruplaşmalara , verimlilik ve üretkenlikte ciddi düşüşlere, bunların hepsine bağlı olarak ta ortaya çıkan sonucun beklentinin altında ve başarısız olmasına sebep olur. Her akıl aynı olmadığı ve her fikir farklı yorumlanabileceğinden ötürü, insanların istekleri ve düşünceleri doğrultusunda hareket edip tamamladıkları görevler ve iş bölümünün sonucunda çıkacak ürün uyumsuz ve hiçbir grup üyesini tamamen tatmin etmeyen bir hal alır. Ayrıca, büyük grupları yönetmek ve onları kontrol altında tutarak organize etmek yönetim konusunda da yetenekli ve dominant kişilerin bulunmasını gerektirir. Bu kişilerin bulunmaması durumunda grup kaosa sürüklenir. Küçük gruplar ise -kalabalıktan farklı olarak- yönetmesi ve organizasyonu kolay, somut bir fikre sahip, ayrılıklardan uzak ve uyumlu bir iş sürdürebilir. Bu sebeple ekstrem seviyede iş gücü gerekmedikçe küçük bir grup yerine büyük bir topluluk ile çalışmak mantıksızdır.
Sonuç olarak, büyük bir iş gücü gerekliliğinde büyük bir grupla çalışmak iş yükünü azaltacağından ve fikir konusunda hata payı ve riski düşüreceğinden daha mantıklı bir seçenek olarak gözükürken; fikir ve düşünce odaklı ve iş gücüne dayalı olmayan projelerde ise, organizasyon , verimlilik, uyumluluk, ayrılıklardan uzak bir grup ve somut bir fikre sahip olmak gibi daha nice avantajları sebebiyle daha küçük gruplar tercih edilmektedir. Yani bu iki fikir de yapacağınız işin veya projenin gerektirdiği iş gücüne, odağa, sahip olduğunuz fikrin bütün herkesin mantık çerçevesine uyup uyamamasına göre haklılık payları vardır.