Cinsiyetiniz yüzünden her türlü fiziksel, cinsel, psikolojik şiddete maruz kaldığınız, sorumlu olduğunuz tek görevin çocuk bakıp, yemek yapmak olduğu bir dünyada yaşayabilir miydiniz? Kadın olmak her koşulda, her sosyal çevrede, her dönemde zor muydu? Yoksa gerçekten doğduğun, büyüdüğün, yaşadığın çevre bir kadının hayatını yönlendirebilir miydi? Erkek egemenliğinin, erkek hegemonyasının hakim olduğu ülkelerde kız çocuğu olarak dünyaya gelmek ve bu toplumdaki cinsiyetçi tutuma maruz kalmak doğan her kız çocuğunun ve gelecekteki her kadının doğrudan veya dolaylı olarak hayatını etkilemektedir.
Az gelişmiş ülkelerde veya bizim ülkemiz gibi gelişmekte olan ülkelerde bu ayrımın pek çok yansımasıyla karşılaşmaktayız. Ülkemizin belirli bölgelerinde kız çocuklarının eğitimine oldukça önem verilirken belli bir kesiminde sadece erkek çocuklarının okumasının yeterli olduğu, kız çocuklarının okumasının kimseye bir faydasının olmadığı düşünülmektedir.2021 yılında yapılan bir araştırmaya göre %98.9 olan okullulaşma yüzdesi,%5.8 puan kayıpla %93.1’e inmiştir. Köy okullarının kapatılması, kırsal kesimlerde taşımalı eğitim yoluyla öğrencilerin uzak lokasyonlara gönderilmesi ve ekonomik sorunlar nedeniyle kız çocuklarının okullulaşma oranı olumsuz yönde etkilenmiştir. Bu nedenledirki kız çocuklarının eğitim oranı ülkemizin doğu bölgelerinde oldukça düşüktür. Bir kız çocuğun eğitilmesi aynı zamanda tüm ailenin hatta tüm toplumun eğitilmesi demektir. Bu doğrultuda ülkemizde coğrafyanın kader olmaması amacıyla bir çok proje geliştirilmiştir. Bu kampanyaların bir kısmı sonuçlandırılmış, bir kısmı ise hala devam etmektedir. Söz konusu projelerin başında Türkan Saylan önderliğinde kurulan Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneğinin gerçekleştirdiği “Kardelenler” projesi gelmektedir. Bu projeyle birlikte ailelerinin maddi yetersizlikleri nedeniyle öğrenimine devam edemeyen kız çocuklarına eğitim eşitliği sağlanması ve kız çocuklarının meslek sahibi, aydın bireyler haline gelmesi amaçlanmıştır.2000 yılında 5000 kız öğrenciye eğitim bursu veren bu proje daha sonraki yıllarda yıllık 10000 öğrenciye ulaşmıştır.
Yine bu kapsamdaki diğer bir proje “Baba Beni Okula Gönder” sosyal sorumluluk projesidir. Türkiye’nin her köşesinde, her kız çocuğunun eşit eğitim olanaklarına sahip olması amacıyla başlatılan bir kampanyadır. Yine ekonomik yetersizlik ve aile baskısı nedenleriyle okula gönderilemeyen çocukların okumasını hedef olarak belirlemiştir.10.000’in üzerinde kız çocuğuna eğitim olanağı sağlamış,33 kız öğrenci yurdu açmış,11 köy okulu ve 1 ilköğretim okulu yaptırmıştır.2005 yılından günümüze kadar kampanya devam etmektedir.
UNICEF tarafından kız çocuklarının okullulaşmasını destekleyen “Haydi Kızlar Okula!” kampanyası, kız çocuklarının kayıt oranının düşük olduğu 23 ilde başlatılmıştır. Bu gibi projeler ve girişimler toplumu daha duyarlı hale getirerek kız çocuklarının eğitime erişiminde önemli rol oynamışlardır zira bu projeler akabinde Türkiye’de zorunlu eğitim 8 yıldan 12 yıla çıkarılmıştır fakat ne yazıkki günümüzde de 12 yıllık zorunlu eğitimini tamamlayamayan bir çok kız çocuğu mevcuttur.
Coğrafyanın kader olmaması için, çocukları kız erkek olarak ayırmamalı, cinsiyetçi yaklaşımları bir kenara bırakmalı, sadece insan kavramı üzerinden ilerleyerek eğitimin her çocuğun hakkı olduğu gerçeği kabul edilmelidir. Coğrafya artık kaderimiz olmasın, her kız çocuğu doğduğu toprakları kendi ışığıyla parlatsın.