Doğduk, bebek olduk; büyüdük, çocuk olduk… Ve hala da büyümeye devam ediyoruz. Zamanı da geri veya ileri alamıyoruz. Oysaki hepimiz zamanda yolculuk yapmak istiyoruz. Bu istek de yaşımıza göre şekilleniyor aslında.
Küçükken hepiniz “Ben büyümek, yetişkin olmak istiyorum, ben de büyüyeceğim, senin gibi olacağım, keşke ben de senin gibi büyük olsam…” gibi cümleler kurmuşsunuzdur ailenize. İşe girdiğinizi, çalıştığınızı, çocuğunuza baktığınızı, istediğiniz zaman dışarı çıkıp gezebildiğinizi, istediğiniz her şeyi alabildiğinizi hayal etmişsinizdir. Ancak hepimiz büyümenin sadece güzel ve olumlu yanlarını düşünüyorduk. Oysa hiçbirimiz yetişkinliğin getirdiği sorumlulukları, zorunlulukları hesap etmiyorduk. Dolayısıyla da büyüyünce bu hayal tam tersine dönüyor. Büyüyenler de çocukluklarına geri dönmek istiyorlar: Bütün bu sorumluluklardan kurtulmak, dertlerini düşünmemek, tozpembe dünyalarına geri dönmek…
“Çocukluğunuza geri dönmek ister misiniz?” diye sorsanız çoğu insan büyük ihtimalle “evet” cevabını verecektir. Çünkü onlar çocukluğu da yaşamış, yetişkinliği de yaşamış insanlardır. İkisi arasında rahatça seçim yapabilirler. Eski hayatlarıyla yeni hayatlarını karşılaştırırlar ve çocuk olmayı tercih ederler. Hatta buna tereddütsüz cevap verirler. Çünkü çocukken sahip oldukları yaşam mutluluk açısından açık ara farkla öndedir.
Peki çocuk olmak nedir? Gece gündüz oyun oynamak mı? Yoksa istediği her şeyi ağlayarak yaptırabilmek mi? Bana kalırsa çocuk olmak, hayatı en masum haliyle yaşamaktır. Kötü amaçla yalan söylememek, birilerini isteyerek incitmemek, vicdanlı olmak; iftirasız, yalansız, dolansız, hilesiz, tatlı, rahat, hoşnut, dertsiz, tasasız, MUTLU bir hayat yaşamak. Bu şekilde yaşamayı kim istemez ki? İnsanların hayallerindeki gibi bir hayat oluyor çocukluk.
Çocuk olsam yeniden… / Bir tek düştüğüm için acısa içim / Ve kalbim; çok koştuğum zaman çarpsa sadece… –Cemal Süreya
Hani hem yetişkinliği hem çocukluğu bilen o yetişkinler var ya… Onlar açısından bakarsak çocukluk en harikulade zaman dilimidir hayatta. Hepsi özlemle anar o günleri, ellerinde olsa hemen o yıllara dönüş yaparlar. Belki de bu yüzdendir herkesin çocukları sevmesi, onları mutlu mutlu izlemesi, geçmişi anımsaması… Ya da herkesin çocukluğunun geçtiği yerleri ziyaret etmeyi istemesi… Ah, bir bilsek! En büyük görevin çocukluğumuza düştüğünü, çocukluğunun her saniyesini dolu dolu yaşamak gerektiğini bir bilsek… Her büyüğün de dediği gibi “ÇOCUKLUĞUNUZU GÜZEL YAŞAYIN.”