Türk kültüründe, ailelerin çocuklarına imkanları doğrultusunda sunmuş oldukları eğitim süreci içerisinde tüm dikkatlerini çocuklarının ilgi, yetenek ve başarılı oldukları alanlara yönelttikleri görülmektedir. Bunun sonucunda aileler, çocuklarının davranışlarından ve hızlı öğrenme stillerinden etkilenerek onların değişim ve gelişime açık olan her davranışından gurur duymaktadır. Ancak, günümüzde giderek yaygınlaşan ve kulaktan dolma bilgilerle anlam ve içeriğinin değişmesine neden olan pek çok durumun başında “Çocuğum zeki mi? Üstün zekalı mı? Ya da Benim çocuğum niye diğer çocuklar gibi başarılı değil?” sorgulamaları sonucunda ailelerin yaptığı yanlış yönlenmeler gelmektedir. Bu yanlış yönlenmelerden ilki, sosyal çevrede ya da okul hayatında çocukları için duymuş oldukları “Bu çocuk çok zeki. Bir IQ’sunu ölçtürün” cümleleri ile ortaya çıkmaktadır. Bunun sonucunda, ailelerin çocuklarından beklentileri artmakta ve çocuğun okulda bir dersinden dahi başarı seviyesinin düşmesine ya da çocuklarının hata yapmalarına tahammül göstermemeye, katı tutumlar sergilemeye yöneldikleri görülmektedir. Böylece hem aileler hem de çocuklar travmatize olabilecek boyutta hayal kırıklıkları yaşayabilmektedir. Bu tür dezavantajları gözardı eden ve çocuğunun zekasının yüksek olduğuna inanan aileler, çocuğun zeka düzeyini ispat edebilmek için zeka testi yaptırmaya gereksinim duymaktadır. Ailelerin zeka testlerinin uygulanışı hakkında yeterli bilgi sahibi olmamalarından dolayı, klinik alanda yeterli test bilgisi ve uygulama eğitimi almamış olan psikologlara yönelebilen aileler uzman olmayan kişiler tarafından yapılan yanlış değerlendirmeler sonucunda çocuklarına taşıyabileceklerinden fazla beklenti ve sorumluluk yükleyebilmektedir. Bu durumda çocuklar, psiko-sosyal gelişim süreci içerisinde özgüvenlerinin sarsılması ya da bir anda içe kapanma gibi psikolojik kökenli olumsuz tepkisel davranışlar geliştirebilmektedir.
Halk arasında, zeki çocuk tanımı; derslerine çok çalışan ya da sessiz sakin ve kolay söz dinleyen çocuklar üzerinden yapılabilmektedir. Ancak bu tanım tamamen yanlış bir tanım olup, klinik değerlendirmeler sonucunda hareketli ya da derslerle ilgili olmayan çocuğun zeka değerlendirmesinde de farklı ilgi alanları doğrultusunda üstün performans gösterebildiği ispat edilebilmektedir. Bu nedenle uzun yıllar boyunca yalnızca okul derslerinde başarılı olmayı üstün zeka ile karıştıran bilgileri çürütecek şekilde “Çoklu Zeka Kuramı Teorisi” kabul görmüştür. Yani bu teori ile çocuğun bir sınavda matematik sorularının hepsini çözmesi demek o çocuğun sayısal alanda zeki olduğunu gösterebildiği gibi sporda, müzikte, sosyal ilişkiler kurma gibi alanlarda da başarılar gösteren çocukların da zeka seviyelerinin yüksek olduğu ileri sürülebilmektedir.
1980li yıllara kadar zekanın doğuştan getirilen potansiyelin çevresel şartların etkisiyle 0-6 yaş arasında kazanıldığı ve belli bir seviyede durduğu ifade edilmektedir. Ancak yapılan bilimsel çalışmalar zekanın sabit kalmadığını ve gerekli şartlar ile doğru eğitim sağlandığında farklı alanlarda, çocukların daha önce belirlenmiş zeka seviyelerinin üstüne çıkabildiğini kanıtlamış bulunmaktadır. Üstelik zeka tek kelime ile ifade ediliyor olsa bile günümüzde kabul gören Çoklu Zeka Teorisine göre 7 farklı alanda kendini gösterebilmektedir. Bu durumda Matematik-Fen derslerini çözebilen ve bu derslerden hoşlanan çocukların Mantıksal-Matematiksel Zeka düzeyi daha yüksekken müziğe karşı ilgisi olan, ritim tutabilen, enstrüman çalabilen ve şarkı söyleyebilen çocukların ise Müzikal Zeka düzeylerinin daha yüksek olduğu ortaya çıkmış bulunmaktadır. Bunun yanı sıra mimarlık ve denizcilik gibi mesleklere sahip olan kişilerin zeka ve performans düzeyleri araştırıldığında bu kişilerin çocukluk dönemlerinde Görsel-Mekansal Zeka düzeylerinin daha yüksek olduğu görülmektedir. Sporcu, sanatçı ve dansçıların Bedensel-Kinestetik Zeka düzeylerinin yüksek olduğu görülürken; öğretmen, pazarlamacı, satıcı ve politikacıların Kişilerarası Zeka seviyelerinin daha yüksek olduğu görülmektedir. Felsefeci ve bilim adamlarının ise Benlik Zeka seviyelerinin yüksek olduğu kanıtlanmıştır. Bilimsel olarak doğrulanmış olan farklı zeka türlerinden dolayı sadece ders başarısına ya da uslu olup olmamasına yönelik çocuğun zeki olup olmadığını değerlendirmek hem çocuğa hem de gelecek yaşamına doğrudan zarar veren bir ön yargı olarak çocuğun her döneminde karşısına çıkabilmektedir.
.
BU DURUMDA ÇOCUĞUMA ZEKA TESTİ YAPTIRMALI MIYIM?
Günümüz toplum koşulları içerisinde eğitim sistemi ile ebeveynlerin çocuk yetiştirme tarzları incelendiğinde, mükemmelliyetçi anne-babaların çocuklarının bol sınavlı eğitim hayatları boyunca mükemmel olmalarını istemekte ve bu nedenle çocukların hayatlarına çok sayıda kursları, özel hocaları ve farklı sosyal aktivite derslerini sokmaya çalıştıkları görülmektedir. Çocuklara verilen bu yoğun programın tümüne bakıldığında bu ilginin onların farklı zeka alanlarını beslemesine ortam hazırlayan eğitimler olduğu görülmektedir. Bu nedenle pek çok ailenin ağzından ” Bizim çocuk çok hızlı koşar ama matematiği zayıf ya da sözel derslerimiz çok iyi ezberi çok kuvvetli ama fen bilgisinde hiç iyi değil. Hatta dershanedeki deneme sınavlarında birinci oluyor ama müzik dersinde bir flütü çalamıyor” gibi cümleleri oldukça yaygın şekilde duyabilmekteyiz. Buradan da anlaşılabileceği gibi çocukların zeka performans düzeyleri tek bir alandan ölçülememektedir. Eğitim sistemi içerisinde sürekli gelişim halinde olan çocuklara yapılan zeka testlerinden elde edilen ölçüm sonuçları, çocuğun öğrenme süreçlerini etkileyen ciddi bir fizyolojik kusuru olmadığı takdirde kalıcı olmamakta ve testlerden elde edilen sayısal zeka değerlerinin değişebildiği görülmektedir. Bu nedenle ailelerin çocuklarının IQ seviyelerini merak ederek sadece meraklarından dolayı zeka testi yaptırmaya getirmeleri testin uygulanması için yeterli bir neden değildir. Çocuğun ısrarcı bir şekilde bir alanda zeki olduğunun ispatlanması çocuğun etiketlenmesine neden olan sonuçlardan biri olabilmektedir. Çıkan ölçüm sonuçlarına göre uzman psikolog ya da aileler tarafından çocuğun iyi ya da kötü anlamda etiketlenmesi aile içi ilişkilere zarar verebildiği gibi, çocuğun sosyal alanda beslenme kaynağı olan arkadaş çevresine karşı da kendisini o çevreye ait hissetmeye yönelik sorgulamalar yapmasına neden olabilmektedir. Bu nedenle zeka testini uygulama kararı ancak zeka ölçümü konusunda yeterli donanıma sahip bir uzman tarafından verilebilmekte ve uzmanın gerekli gördüğü durumlar doğrultusunda testin uygulanması gerekmektedir. Böylece çocuklar üstün olmak ya da üstün kalabilmek için yaşamlarında sürekli rekabet halinde olmak yerine, içlerinde var olan yetenekleri geliştirerek ilgi alanlarının ve yeteneklerinin peşinden gidebilen, güvende hissettikleri aile ve arkadaş çevresi içerisinde büyüyebilen başarılı çocuklar olmaktadır.
Kaynakça:www.mutlubebekler.com,https://m.turkiyegazetesi.com.tr