Çirkinsin Sen

Bizler ne zaman insanlara dış görünüşleri için değer vermeye başladık ya da ne zaman inlanların dış görünüşlerinin güzel olabilmesi için belirli oranlarda vücut ve yüz hatlarına sahip olması gerektiğine inandık? İnsanlar neden güzel zannettikleri bir görünüşe sahip olmak için, kimi zaman sonuç ölümcül bile olabilecekken, olağanüstü çabalar göstermeye başladılar? En önemlisi de güzel ve çirkin arasındaki ayrımı kim yapıyor?

Sosyal medya gündelik hayatımızın bir parçası olmuş durumda. Birçoğumuz sabah kalkar kalkmaz telefonumuzu elimize alıp diğer insanların yaptıklarına bakıyoruz. Gün içinde de durum farklı değil. Asıl üzücü olan şu ki; fotoğrafarına ve yaşantılarına bakmak uğruna saatlerimizi harcadığımız, ekranlarımızın diğer ucundaki insanların hepsi birbirinin aynı. Hepsi aynı yerlere gidip aynı şeyleri yiyip aynı kişiliklere bürünüyorlar. Bunun da ötesinde, hepsinin görünüşleri bile aynı. Çünkü ne yazık ki güzellik artık birçok insan için rakamlar ve bir simetriden oluşuyor. Bu durumdan en çok etkilenenler ise gençler. Sırf ince bir vücuda sahip olmak için günlerce hiçbir şey yemeyen yüzünde kusur zannetiği şeyleri yok etmek için ameliyat olan bir zorunlulukmuşçasına her gün usanmadan makyaj yaparak insanlar tarafından beğenilmeyi arzulayan gençlerin sayısı inanılmaz derecede fazla. Fakat bu durumda yargılanacak bir şey yok çünkü bunu bu hale getiren de bizleriz. Artık kimse ne kendini ne de bir başkasını olduğu gibi kabul edemiyor. İnsanlar toplum içerisinde fark edilmek uğruna kendilerine zarar veriyorlar.

Kadın dediğin söyle olur böyle olur diye başlayan cümlelerin, özellikle genç kadınları sürüklediği korkunç uçurumdan bahsetmek istiyorum. Adı anoreksiya. Sebebi ise sahte güzellik anlayışına uymayan kadınların kendilerini anormal ya da çirkin gibi gözüken kilolarından arınmak amacıyla yaptıkları, kilo verdikçe daha mutlu olup güzel hissettikleri korkunç beslenme şekli. Ne yazık ki anoreksiya mükemmellik baskısından ortaya çıkan tek hastalık ya da problem değil. Öyle ki insanlar fark edilemediği için intahar bile edebiliyorlar.

Durumumuz her geçen gün kötüye gidiyor. Çocukluğumuzda oynadığımız oyuncaklar bile tek tip iken bunu inkar etmek bir hayli zor. Bize fazla gibi gelen kilolarımızın, yüzümüzdeki sivilcelerin, hokka bir burnumuzun olmamasının ya da yaşlandıkça gün yüzüne çıkan kırışıkların kötü veya çirkin olup olmadığına kimse karar veremez. Televizyonlarımızda ve telefonlarımızda gördüğümüz insanlarla aynı olmadığımız güzel olmadığımız anlamına gelmiyor. Belki biraz klişe olacak fakat güzellik gerçekten içimizdedir. Dürüstlük, iyilik, doğruluk gibi kavramlar vücut ölçüleri ile ölçülemez.

Biz kendimizi olduğumuz gibi sevip kabullenmezsek başkalarından böyle bir şeyi asla bekleyemeyiz. Mükemmel olmak için çabalamak belki de yapabileceğimiz en büyük hatadır çünkü insan ancak olduğu gibi olduğunda güzel olabilir. Bu nedenle bize manipüle edilmiş güzelliğin sahteliğinsen kurtulup doğallığın asıl güzellik olduğunun farkına varmalıyız.

 

(Visited 76 times, 1 visits today)