İnsanoğlunun gözlerini dünyaya açtığından beri aradığı en önemli şeylerden biri kuşkusuz eşitlik olmuştur. 21.yüzyılın getirdiği koşullar eşitliği, barınma ve beslenme gibi temel ihtiyaç haline getirmiştir. Bizi bu düşünceye iten gerçek ise maalesef eşitliği cinsiyet mevzularında aramamız. Örneğin günümüzde bazı meslek seçimleri cinsiyet ayrımına göre yapılmaktadır. Peki sizce mesleklerin cinsiyeti olmalı mıdır?
İnsanların yaratılışından gelen bazı hakları vardır. Bu hakların en büyüğü ise tüm insanların birbiriyle eşit olmaları gerektiğidir. Siyah ve beyaz birbirinden apayrı iki renk fakat ikisi de renk. Kadın ve erkeğin kişisel ve fiziksel özellikleri birbirinden farklı olabilir ama sonuçta her ikisi de birer insan ve eşit haklara sahip olmaları gerekir. Fakat günümüzde kadın ve erkeğin eşit olduğunu söyleyen anayasalar olmasına rağmen aslında hala eşit olmayan koşulların var olduğunu çoğu örneklerle görüyoruz. Bunlardan bir tanesi de meslek seçimi.
Yıl 1935 ilk kadın pilot Sabiha Gökçen. Yıl 1991 ilk kadın vali Jale Aytaman. Ülkemizin ilk kadın bakanı Türkan Akyol. Ülkemizde neden hiç ilk erkek bakan ya da ilk erkek pilot olmadığını hiç düşündünüz mü? İşte bu sorunun cevabı şüphesiz cinsiyetçilik. Erkeklerin kendilerinde gördüğü fiziksel üstünlük kadınları her alanda geriye itti. Cinsiyetçilik oranı günümüzde geçmişe kıyasla azalmış olsa da hala etkisini göstermeye devam etmektedir.
Ömürlerinin yarısından fazlasını okul sıralarında geçiren o sınavdan bu sınava giren insanlar ekmek paralarını kazanmak için kendilerine uygun iş aramaya başlarlar. Sadece üniversite öğrenci değil aynı zamanda okuma imkanı bulamayan insanlar da hayatlarını devam ettirebilmek için kendilerine uygun iş aramak zorundadırlar. Fakat yine cinsiyet ayrımcılığı meslek seçimini etkilemektedir. Örneğin insanlara 7/24 hizmet etmek için gece gündüz direksiyon sallayan şoförler neden hep erkek olmak zorunda? Trafikte düzgün araba kullanamayan insanları görünce neden herkes kesin kadın sürücüdür deme zorunluluğunu hissediyor? Bu etiketler bu duruma sessiz kalan kendi haklarını aramayı bilmeyen insanlar yüzünden var oluyor. Bunların en başında gelen sorun üstünlük düşüncesidir. Bu üstünlük düşüncesinin hiçbir alana yansıtılmaması gerek. Ülkemizde üst düzey yetkili ya da milletvekili olarak çalışan kadın oranı %13. Peki neden? Çünkü başta kadınlar olmak üzere kimse bu durumun üstüne düşmemiş ve haklarını aramamıştır. Elbette fiziki güç gerektiren bazı işlerde kadın ve erkek tercihi yapılabilir ama beceri gerektiren işlerde bu ayrımın yapılması doğru değildir.
Bu etkilerin çoğu küçük yaşta aile büyüklerimizin hayatımıza yön vermeye çalışmalarıyla da başlayabilir. Çünkü cinsiyetçiliğin temelleri aile bireylerinin çocuğu yetiştirme tarzlarıyla birlikte atılmaya başlar. Örneğin oğlum doktor olacak , kızım hemşire olacak gibi yönlendirmeler çocuğun kararlarını ve seçimlerini tamamen değiştirmektedir. Sadece bu değil aynı zamanda küçük yaşta bize öğretilen kalıplaşmış olgularda meslek seçimlerimizi etkilemektedir. Örneğin erkekler ağlamaz , kızlar duygusaldır gibi yanlış olgular küçük yaşta davranış ve kişilik özelliklerimizi sabote etmektedir. Ayrıca beceri kazandırmak adına kız çocuklarına ev sorumluluğu erkek çocuklarına ise daha çok teknik bilgilerin öğretilmeye çalışılması mesleklere uygun nitelikler için güçlü bir eğilim yaratmaktadır. Bu da cinsiyetin meslek üzerine olan etkisini gün geçtikçe arttırmaktadır.
Sonuç olarak bana göre her insanın kendine özgü kişiliği ve yeteneği vardır. Hayallerimizin önüne asla cinsiyet ayrımı geçmemeli. Unutmamalıyız ki mesleklerin cinsiyeti olmayacağı gibi yeteneklerin de cinsiyeti olmamalıdır.