Dünya üzerinde cinsiyet biyolojik açıdan tanımlanan bir kavramdır ve bunun ötesinde (duygusal ya da dini yönden) tanımlanmaması gereken bir kavramdır ama ne yazık ki toplumda bu böyle değildir ve herkes cinsiyet kavramına öznel bir tanımı varmış gibi bakmaktadır. Kalıplaşmış olguları cinsiyet tanımına sokmuş toplumlar kalıplaşmış olgulara (gerçek olmamama ihtimaline rağmen) gerçekmiş gibi bakmaktadır.
Kültür denilen kavramsa nesilden nesile aktarılan, toplumun içinde yaşayan ve çocukların her konuya bakış açısının oluşmasının temelini sağlayan kavramdır. Cinsiyet rollerinin oluşmasının temeli ise aileden atılır. Daha sonrasında çevre, arkadaşlık ilişkileri ve okul beraberinde gelir; bir bireyin fikirlerinin oluşmasında. Kıyafetler, renkler, oyuncaklar, sosyal medya gibi tamamen cinsiyete yönelik kategorize edilen bu terimler insanların ön yargılarını oluşturmaktan başka işe yaramamaktadır.
Bir kadının sırf kadın diye yaptığı ev işi onun belli cinsiyet rollerine bürünmesine yol açar ve bu düzen değildir sadece eşitsizlikten ibarettir sadece kadın değil bir erkek için de toplumun dayattığı roller Cinsiyet rolleri tamamen öznel bir yargı olup büyük ihtimalle hayatının tüm günlerini aynı yaşamış insanların hayatlarında ailesinden ve çevresinden görerek edindiği fikirleri tıpkı kendileri gibi olan insanlarla paylaşmalarıyla yaygınlaşmıştır.
Amsterdam’daki kadınların % 59’u sokak tacizinin bir biçimini yaşadığını bildirmiştir. Kadınların % 80’i işyerinde ” ataerkil konuşma tarzı ” ve “erkekler tarfından sözlerinin kesilmesine” maruz kalmaktadır. Velayet yasalarının çoğunu babalar kaybetmekte ve yasalar gereği anne itiraz etmese bile babalar vasiyeti tam olarak alamamaktadır. Yine ataerkil toplumlarda olan bir kalıplaşmış düşünce olan erkeklerin eve para getirmesi düşüncesi de bir cinsiyet rolü ve eşitsizlik örneğidir.
Toplumda düzen diye tanımlanan şey aslında birilerinin boyun eğmesiyle oluşan bir şeydir bu nedenle cinsiyet rolleri kapsamında ileri sürülen durumlar düzen varmış algısı yaratmak içindir. Azınlığın sesini bastırmak için oluşturulan olgulardır cinsiyet rolleri bu nedenle hiçbir zaman tam düzen olmayacak olarak tasarlanan evrende tamamen düzen dışında amaçlarla (eşitsizlik ,pozitif ya da negatif ayrımcılık vb.) düzene yaklaşmamız mümkün değildir.
Cinsler arasındaki tavır farklılıkları, bir bakıma toplum olarak onlardan nelerin beklendiğini gösterir. Örneğin reklamlarda kadınlar hep mutfaktadır, çocukla ilgilenir,yemek yapar,komşularla oturmuş tek derdi yan komşunun koltuk takımı olarak gösterilir.Erkekler ise çok yoğun çalışırlar,eve parayı erkek getirir,arabayı en iyi erkek kullanır,sert , çocukların çekindiği ebeveyn tutumu sergilenir. Bunların hiçbir mantıklı açıklaması yoktur çünkü hiçbir aile bunlardan ibaret değildir bu şekilde lanse edilmesi toplumun ilerleyemeyeceğinin göstergesidir.
Bu tür cinsiyet rollerini fark etmeden bile olsa hepimiz kullanmaktayız. Bunun önüne geçmenin yolu bu tür yanlışlarımızı çok araştırarak tespit edip bu konularda daha bilinçli davranmalı ve sessiz kalmamalıyız. Küçük yaştan itibaren aşılanan basmakalıp sözleri uygulamamalı hatta kullanmamalıyız. Toplum olarak toplumsal cinsiyet bilinci eğitimini çok erken yaşlarda vermeli böylece bireyleri kalıplara sokup şekillendirmemeliyiz.