Cinsiyetimiz Gerçekten Bu Kadar Önemli mi?

Cinsiyet üzerinden yapılan her ayrım cinsiyet ayrımcılığı olarak tanımlanır. Cinsiyet aslında kadın ve erkek arasındaki anatomik farklılıkları ifade eder ve bu, biyolojik cinsiyet olarak adlandırılır. Toplumsal cinsiyet ise, bireyin biyolojik cinsiyeti temel alınarak toplumun yarattığı kadın veya erkek olmak yargılarına bağladığı anlamları ifade eder. Bu yargılar kültür ve biyolojik özelliklerden oluşmuştur.

Toplumsal cinsiyet ayrımı çok eski zamanlardan beri dünyanın önemli bir sorunu olmuştur. Kültürlerin kendi inanç ve adetlerinden toplumsal cinsiyetlerle ilgili yargılar şekillenirken bir yerden sonra toplumsal cinsiyet kavramı da kültürleri şekillendirmeye başlamıştır. “Kızını dövmeyen dizini döver.”, “Kadın kocasının çırağı, anasının sarığıdır.” gibi atasözleri toplumsal cinsiyetçiliğin kültür üzerindeki yansımasının en net örneklerinden biridir.

 

Toplumsal cinsiyet ayrımı birçok yerde kendini göstermektedir. Bu yerlerden belki de en çok bilinenlerinden biri mesleklerdir. Meslek cinsiyetçiliği asırlardır aşılamamış bir sorundur. Geçmiş yıllarda kadınların daha narin, kırılgan olarak ve erkeklerin daha güçlü, savaşçı olarak nitelendirilmesi meslek cinsiyetçiliğinin başlıca sebeplerindendir.

Her ne kadar şu an kadın ve erkeklerin yaptığı meslek seçimleri yargılansa da eski zamanlarda kadınların meslek sahibi olması fikri ise çok uç bir fikirdi. Şimdiki yargılar eskiye göre çok daha genişletilmiş olmasına rağmen maalesef hala yeteri kadar açık görüşlü değiliz. Kadın bir askerin veya erkek bir hemşirenin toplum içinde çok abartılı karşılanmasının yanı sıra hala meslek sahibi kadınların bile yargılandığı bir dünyada yaşıyoruz.

Oysa bir insanın mesleğini, yaptığı işi, geçim kaynağını, ilgisini cinsiyeti üzerinden yargılamak ahlak kurallarının çok dışında olduğu gibi aynı zamanda çok da cahilce. Tabii ki kadın ve erkek arasında bazı biyolojik farklılıklar var. Ancak bu farklılıklar hiçbir mesleği yapmaya engel değil olamaz da. Biyolojik cinsiyet farklılıkların etkileyebileceği, sporla ilgili mesleklerde bile biyolojik cinsiyet farklılıkları yine engel değiller. Tabii ki erkek ve kadın vücudu güç ve esneklik olarak farklı. Buna bağlı olarak bazı sporları yaparken erkek ve kadınlar ortak çalışırlarsa sakatlanmalar veya eşitsizlikler meydana gelebilir. Ancak bu sorun müsabakaların cinsiyetlere göre oyuncuların ve takımların ayrılmasıyla önlenebilir.

 

Toplum baskısı yüzünden birçok insan istediği, ilgisi olan, yeteneği olan mesleği maalesef yapamıyor. Bu durum yaptıkları meslekleri istemeden yani verimsiz bir şekilde yapmalarına ve dolayısıyla kötü icraatlara yol açıyor. Eğer insanlar bakış açılarını değiştirir, hayallerinin peşinden gittikleri için diğer insanları yargılamayı bırakırsa herkes yeteneği olan mesleği yapacağı için daha kaliteli işler ortaya çıkar ve herkes çok daha mutlu ve kendisiyle barışık olur.

(Visited 102 times, 1 visits today)