Köye gittiğimde, başlangıçta adapte olmak zor oldu çünkü bu tarz bir yaşama alışkın değildim ve hazır hissetmiyordum. İlk başta köyü hiç sevmedim, çünkü giriş yaptığım anda kötü kokularla karşılaştım. Bu durumu pek umursamadım ancak zamanla rahatsız edici olmaya başladı. Dışarı çıktığımda karşımda dağ gibi bir yer ve içinde çilekler bulunan bir alan vardı. Çocukluğumdan beri en sevdiğim meyve çilek olduğu için hemen oraya gittim. Ancak çileklere ulaşmak gerçekten zorlayıcıydı. Babamı çağırdım ve bana yardım etti. Ancak çilekleri toplarken üstümü kirlettim. Eve döndüğümde hemen kıyafetimi değiştirdim ve oyun oynamaya hazırlandım. Ancak tam o sırada internet bağlantısı kesildi. Bu durum beni şaşırttı, çünkü böyle bir şeye alışkın değildim.
Bir hafta boyunca köyde yaşamaya çalıştım. Sabahın erken saatlerinde horoz sesleriyle uyanıp babaannemin inekleri gezdirdiğini görmek beni şaşırttı. Bu kadar erken saatte inek gezdirmek gerçekten zorlayıcı olmalı diye düşündüm. Biraz daha uyuduktan sonra Trabzon’a özgü ünlü kuymağı denedim ve bu lezzeti ilk defa tatmış oldum. Gerçekten etkileyiciydi.
İnterneti bulmaya çalıştım ancak bir türlü başaramadım. Pes etmeye karar verdim ve bu duruma katlanmaya karar verdim. Köyde yaşamak güzel bir deneyimdi, ancak benim için bir haftadan daha uzun süre devam edemeyeceğini fark ettim.