Ben bir çiftlik çocuğuyum ve uzun zamandır çiftlikte yaşıyorum.Çiftlikte dedem, annem, babam, ben ve kardeşim hep birlikte yaşıyoruz.
Her sabah kalkıp odamdaki büyük penceremden dışarıya bakıyorum. Çiftliğimiz o kadar güzel ki keşke görseniz. Yemyeşil çimenlik, upuzun ağaçlar. Bir sürü inek, horoz, tavuk, her gün bindiğim atım Ruby, kuzularımız, kuzularımızı kovalayan köpeğimiz Flash ve çok tatlı tavşanlarımız bizim çiftliğimizdeki hayvanlardır.
Bu çiftlikte her aile üyesinin ayrı bir sorumluluğu vardır. Babam ineklerimizden sorumludur. Onları sağar ve onları besler. Onları çok seviyor. Annem tavuklarımızdan sorumludur. Yumurtalarını toplar ve bize yumurta pişirir. Her gün yumurtalarını topladığı için taptaze yumurtalarımız olur. Kardeşim tavşanlardan sorumludur. Tavşanları çok tatlı buluyor. Bu düşüncesine ben de katılıyorum. Bazen çimenliğe tavşanları sırayla salıyoruz ve onları yakalamaya çalışıyoruz. Çok eğleniyoruz. Ben ise köpek ve atımızdan sorumluyum. Onlara yemeklerini veriyorum ve onlarla oynuyorum. Onlarla oynarken kardeşim de bana katılıyor. Atımıza sırayla binip köpeğimizi kovalıyoruz. Köpegimiz bundan o kadar hoşlanıyor ki içeri girmek zorunda kaldığımızda kapının önünde oturuyor ve sanki gözleriyle bize “Lütfen devam edelim.” diyor gibi bakıyor.
Kardeşim, ben ve dedem haftada bir gün pazara gidip bahçeden topladığımız mahsullerimizi, taptaze yumurtalarımızı, sütümüzü ve annemin sütten yaptığı mis gibi peynir ve tereyağını satıyoruz. Bazen pazardayken arkadaşlarımızı görüyoruz. Dedemizden izin alarak onlarla oyun oynamaya gidiyoruz. Çoğu zaman yere seksek tablosu çizip seksek oynuyoruz. Bazen ise pazardan çıkmamak koşuluyla saklambaç veya ebelemece oyunu oynuyoruz. Her gece ise uyumadan önce kardeşim ile birlikte yıldızları seyrederek uyuyoruz.
Yeni bir sabaha gözlerimi açmak için şimdi gözlerimi kapatıyorum ve güzel, derin bir uykuya dalıyorum.