Akşam vakitleri olmuş, Güneş batmak üzere olmakla beraber gökyüzünü pembe ve turuncu tonları boyuyordu. Hava sakin hissettiriyordu, yalnızca sakin bir çiftliğin sağlayabileceği bir huzur duygusu hakimdi.
Çiftlik evini, engebeli tepeler ve mısır tarlaları arasında yer alıyordu. Havada saman kokusuyla karışık bir gübre kokusu vardı. Eski ahır elbette ki daha iyi günler görmüştü ancak burada sanki toprağı koruyan bir güvenlik var gibi hala sapasağlam, aynı eskiden olduğu gibiydi gururlu ve güçlü duruyordu.
Çiftliğin etrafındaki hayvanlar geceye hazırlanıyorlardı. Tavuklar kümeste tünemiş, sığırlar otlakta yatmış, atlar ise ahırlarındaydı. Domuzlar çamurlarında yuvarlanıp durmakla meşguller iken keçiler ahırda meliyordu.
Çiftçi Tuğhan ağırda inekleri sağıyor ve hayvanlarla ilgileniyordu. Tuğhan 60ına basmış, huysuz bir adamdı ama iyi bir kalbi ve yumuşak bir ruhu vardı. Bunun yanında Tuğhan’ın güçlü bir çalışma ahlakı ile çiftliğine karşı derin bir sevgisi vardı.
Çiftçinin karısı Mira, mutfakta akşam yemeğini hazırlıyordu. Mutfakta pişmekte olan ev yapımı et güveç kokusu, daha demin kesilmiş olan acı soğanların o göz yakan hissi ve taze kesilmiş ekmeğin kokusu kaplıyordu tüm odayı kaplamıştı. Çiftçi ağır işleriyle ilgilenirken karısının kendisine yaptığı yemekleri düşünürken kendisini gülmekten alıkoyamadı.
Çiftçinin çocukları Tomris ile Ayhan bahçedeki kedi ile oyun oynuyor, birbirlerini kovalıyor ve gülüyorlardı. İki küçük çocuğun çiftlikteki hayatları neşe doluydu. O iki ufaklık babalarının her şeyiydiler, hayatının anlamıydılar.
Gece karamaya başlayıp gökyüzünü silik, koyu bir mavilik kaplamaya başlayınca çiftçi ve ailesi akşamı geçirmek üzere evlerinin salonuna oturdular. Mira şöminenin içine bahçeden kestiği kuru ağaçların odununu attı ve bir kibrit yakarak hemencecik şömineyi yaktı. Mutlu aile birbirlerine günlerini anlatırken, hikayelerini paylaşırken salon konuşma sesleriyle doldu. Konuşmanın ortasında bir anda çiftçinin aklı bu çiftlikte eskiden yaşayan aileler, bu toprakları ondan önce işleyen ataları ve kendisinden sonra burada yaşayacak olan gelecek nesillere kaydı.
Tuğhan tam o an anladı ki bu çiftlik yaşamının onlara verdiği huzur ve dinginliği bir daha yaşayamayacaktı ve bu anlar için minnettardı. Ailesinin geçimini sağlayabilmesi ve toprağın bakımını yapma şansına sahip olduğu için minnettardı. Mirasının burada yaşayacağını bilmek onu bir yandan hüzünlendirirken bir yandan da içinde buruk bir mutluluğa neden oluyordu. Bu durumdan oldukça memnundu ve aklından bu düşünceler geçerken çocuklarına ve karısına bakarak gülümsedi. Kendisi bu topraklarda çalışan o uzun çiftçi soyunun bir parçası olmaktan gurur duyuyordu.