Uyanır, her sabah çiçekleriyle konuşurdu. O sabah, çiçekleri tek bir ses bile duymadı. Çok sıra dışı bir durum değildi, elbette ki her sabah işinin olmaması beklenemezdi. Ancak bunun normal bir gün olmadığı günün ilerleyen saatlerinde evinin ön kapısına, aşırı lüks olan bu mahalleye belki de yıllardır ilk defa, kulak tırmalayan sirenleriyle polis arabaları akın edince belli oldu.
Betty ile buraya taşındığım ilk hafta tanışma şerefine layık olmuştum. O zamanlar daha yeni taşındığım ve benim için rahatsız edici derecede büyük olan evimin sıcak gelen tek yeri bahçe olduğu için neredeyse bütün vaktimi orada harcıyordum. Buraya taşınmamın tek sebebi dedemin, bütün torunları ve çocukları arasından, evini miras bırakmak için beni seçmiş olmasıydı. Ben de onu kıramamış ve istediği gibi en kısa sürede taşınma işlemlerini tamamlamıştım.
Bütün eşyalarımı yerleştirmem şaşırtıcı bir şekilde üç günümü almıştı. Güneş doğduğunda uyanmak gibi bir alışkanlığım olduğu için, ayrıca yeni evimin neye benzediğini ışıkta görmek istemiştim, sabah altı gibi üst kattan başlayarak evi dolaşmaya karar verdim. Evdeki gerici sessizlikten kurtulmak için bahçeye çıktığım sırada kulaklarıma nerdeyse büyüleyici bir ses ulaşmış, beni hayretler içerisinde bırakmıştı. Sesin kaynağını ararken gözüme yandaki rengârenk çiçek bahçesinin içinde şarkı mırıldanarak bir şeylerle uğraşan Betty çarptığında gelecek aylarımın tamamını kendisiyle geçireceğimi bilmiyordum. Çiçeklere konuşarak dertleşmesi çok hoşuma gittiği için selam vermemle başlayan arkadaşlığımız çok geçmeden bir dostluğa dönüşecekti. Şimdi ise onu öldürmekten dolayı şüpheli olduğum için kapımda beni tutuklamaya gelmiş polisler duruyordu.
Polisin elindeki bilgilere göre Betty her sabah yaptığı gibi çiçekleriyle dertleştikten sonra esrarengiz bir şekilde ortadan kaybolmuştu. Üç yıllık kocasının Betty’nin kaybolduğunu anlaması gerekirken Betty’nin küçük kız kardeşi polise haber vermişti. Polis bütün mahalleyi sorgulamış, ancak Betty’nin ismi anıldığında yalnızca tek bir cümleyle karşı karşıya kalmışlardı. O her sabah çiçekleriyle sohbet eden bir deliydi. Ben de onun tek ve saygıdeğer diğer deli arkadaşıydım.
Polisin elinde olmayan bilgiler ise Betty’nin her sabah kocasından kaçıp çiçeklerine sığınıyor olmasıydı. Betty ile sadece parasını elde etmek için evlenmiş, her gün bunu hatırlatmaktan da asla geri durmamıştı. Bunun bir gün Betty’ye çok büyük bir bela olacağını bilsem de karışmamamı çok büyük bir ısrarla dile getirdiği için asla harekete geçmemiştim. Ne yazık ki iki gün önce en çok korktuğum şey gerçekleşmişti. Betty’yi öldüren kişinin James olduğundan, arabasının lastiklerinin iki gün önce değiştirilmiş kadar yeni durduklarından ve karakoldan masum olduğum gerekçesiyle salındıktan sonra ne yapmam gerektiğinden artık çok emindim. Yaptıklarının bedelini ödemek zorundaydı ve bunu sağlaması için kendimden başka hiç kimseye güvenemezdim.
Betty’nin kaybolması haberinin beş gün sonrasında, kocası, James’in de kaybolduğu bildirilmişti. Polis her yeri arasa da asla bulunamadı. Bunun sebebi yıllardır bu kadar canlı gözükmemiş olan çiçek bahçesinin altında yatıyor olmasıydı. James oraya gömüldükten hemen sonra esrarengiz bir şekilde çiçekler gürleşmiş ve toprağın eşelenmiş olmasına dair bütün kanıtlar yok olmuştu. Bu olaylardan sonra geldiği gibi geri taşınan komşularını da kimse bir daha akıllarının ucundan geçirmedi.