Her sabah işe gitmek için aynı yoldan geçiyordu, ama bu sabah farklıydı. Yolun ortasında parlak, altın rengi bir kapı belirmişti. Kapıya yaklaşıp tokmağını çevirdiğinde, karşısına hayal bile edemeyeceği bir dünya çıktı.
Her yer yemyeşil çimenlerle kaplıydı. Göz alabildiğine uzanan koşu yolları, futbol ve basketbol sahaları, tırmanma duvarları, rengarenk bisikletlerle dolu yollar vardı. İnsanlar kahkahalar içinde oyunlar oynuyor, özgürce spor yapıyordu. Huzur ve mutluluk havada hissediliyordu.
Bir ses yankılandı:
“Hoş geldin! Burası sadece bedenini değil, ruhunu da özgür kılacağın yer. Burada zaman sınırsız; her adımın seni daha güçlü, daha huzurlu hissettirecek.”
Koşan atletlere katıldı, trambolinde zıplayan çocukların yanından geçti. Spor yaparken insanların birbiriyle nasıl yardımlaştığını, rekabet yerine eğlenceyi ön plana koyduklarını gördü. Kendini o kadar özgür hissetti ki adımlarını hızlandırarak koşmaya devam etti.
Bu cennet gibi yerde, sporun sadece beden için değil, aynı zamanda ruh için de bir iyileştirici olduğunu fark etti. Yorgunluk değil, sadece mutluluk vardı. Ve o an anladı: Gerçek huzur, hareketin ve paylaşmanın olduğu bir yerde saklıydı.