“Cehaletin saadet olduğu yerde bilgelik aptallıktır”. Thomas Gray’in şiirindeki bu mısralar beni ister istemez bu konu hakkında düşünmeye sevk ediyor. Belki de bir konu hakkında bilgi sahibi olmamak, bizi o bilginin ustası olmak kadar mutlu edebilir. Duruma bu taraftan baktığımda garip bir şekilde hüzünlenmekteyim. Uğruna paramızı, sabrımızı ve en değerli varlığımız zamanımızı harcayarak elde ettiğimiz bilgiler bizi ne kadar tatmin etmekte?
“Çok uyumak kaçmaktır, uyumamaksa yakalanmak” demiş Freud. Hayattan, gerçeklerden , tutsağı olduğumuz duygulardan kaçmak… Bir nevi kapılıp gittiğimiz dünyamızla yüzleşmemizi ertelemek. Ertelemek eninde sonunda yüzleşmek durumunda olduğumuz gerçeklerin ağırlığını azaltır mı, orası meçhul. Uyumak, gözlerimizi gerçeklere karşı mühürlemek, şüphesiz yaşananlardan ve yaşanacaklardan kaçmak için basit ve efor gerektirmeyen bir yöntem. Olanlara göz yumarsak gelip ayağımıza dolanmayacaklarını sanarız ama dönüp dolaşıp bize de dokunurlar.
Freud’un bu sözü bir nevi “cahillik mutluluktur” ve “uyursan gece biter, uyumazsan sen” sözleriyle aynı manaya gelmekte. Üçünde de az şey bilmenin, az şeyden haberdar olmanın bize huzur olarak döneceği fikri yansıtılmakta. Bu fikri ele alınca pek de yanlış olmadığı ortaya çıkıyor. Üzülmemize sebep olacak bir durum yaşandığını düşünelim. Bu yakın arkadaşımızın bize yalan söylemiş olması ya da sevdiğimiz bir kimsenin arkamızdan bir iş çevirmesi olabilir. Bu meselenin üstünden uzunca bir zaman geçmiş olsun. Bunu öğrenmek bize o kişi hakkında farkındalık katabileceği gibi bizi üzebilir de. O kişi bu durumdan pişman olsa bile biz arkamızdan çevirdiği dolapları beynimizde kurgulayıp tekrar tekrar hatırlarız ve bu bizim o kişiye güvenimizi ve sevgimizi sarsar. Bu durumda bunu hiç öğrenmemek bizim yararımıza olmaz mı? Üzerinden aylar veya yıllar geçen bir olayı düşünüp durmaz, huzurlu hayatımıza kaldığı yerden devam ederiz. Bu tabii basit bir örnekti. Bunun gibi “bilmesek de olurdu” diyeceğimiz pek çok olayla karşılaşıyoruz günlük hayatımızda. Bir de bunun kompleks düşünülmüş hali var.
Bir insan bilgili olduğu her konudan sorumludur. Her gün yeni bir şeyler öğrendiğimiz şu hayatta insanlar akli seviyelerine bilgi durumlarının ışığında hal ve tavır takınmalı, onlara istinaden davranmalı. Bu üzerimize yüklenen sorumluluklar bize fazla gelebilir. Böyle durumlarda cehalet mutlulukmuş gibi düşünürüz (en azından ben öyle düşünüyorum). Bilge olmanın yüküyle lanetlenmektense cahil olmanın etiketiyle alay konusu olmak daha evladır. Çoğu şeyi bilmek güzel gözükse de bilgiyi yanlış kullanmak hep aklımızı kurcalayan bir soru işaretidir. Bu soru işareti ve sonsuz sorumluluklarla bir ömür geçirmektense cahaletle harmanlanmış huzurun tadını çıkarmayı yeğlerim.
Gece kafanızı yastığınıza koyduğunuzda düşünecek, kafa patlatacak bir konunuzun olması her zaman isteyeceğiniz bir şey değildir. Kafasını yastığına koyduğu an uykuya dalan, hatta rüya gören insanlar hayatlarını her zaman kafa yoracak düşüncelere, bilgilere sahip olan insanlardan hayat kalitesi olarak, hayattan alınan zevk bakımından üstün olacaktır. Gorki’nin de dediği gibi “Ne kadar az bilirsen o kadar iyi uyursun”…