Bir yaz günüydü. Çok heyecanlıydım. Çünkü sahile gidecektim. Sahile vardığımda, tişörtümü ve şortumu tam çıkarırken birden bir kadın omzuma çarparak uzaklaştı. Sonrasında şortumun cebinde bir kağıt olduğunu fark etim. Hemen aldım ve açtım. Bir adres yazıyordu. Eşyalarımı toplayıp kağıtta yazan adrese gittim. Kağıttaki adres bir antikacı dükkanına aitmiş. Orada yaşlı bir adam vardı. Bilge birisine benziyordu. Yaşlı adama yaklaşarak:
-Merhaba, tanımadığım bir kadın cebime buranın adresini bıraktı ve ne yapacağımı bilmiyorum, dedim.
Yaşlı adam hiçbir şey söylemeden bana bir harita verdi. Haritayı açtım ve bir adanın haritasını gördüm. Yaşlı adam bana bakarak:
-Bu adaya gitmelisin sen seçilmiş kişisin. Diyerek beni gönderdi. Hemen sahile gidip bir tekne bulmaya koyuldum. Sonra o gizemli kadın yine ortaya çıktı ve yanıma gelip parmağıyla sonuncu tekneyi gösterdi. Hemen o tekneye gittim. Teknede bir tek ben ve kaptan vardı. Kaptan:
– Merhaba, seçilmiş kişi, dedi.
– Merhaba, acaba beni şu adaya götürebilir misin? dedim. Kaptan:
– Elbette, dedi ve yola çıktık.
Aradan bir saat geçmişti ve biz adaya varmıştık. Kaptanla birlikte karaya çıktık. Kaptan:
-Harita mağarayı gösteriyor, dedi.
– Hangi mağara? derken kaptanın burnu büyük bir kayaya çarptı.
-İyi misiniz? dedim. Kaptan:
-Evet hem de çok iyiyim, diyerek mağarayı gösterdi.
Hemen içine girdik ve karşımızda büyük bir elmas gördük. Dikkatlice elmasın yanına gittik. Kaptan:
-Onu alman lazım, dedi.
Bende kaptanın dediği gibi yaptım. Elması elime tam alırken birden mağaranın alt kısmına düştük. Sonra ne görelim bütün arkadaşlarım benim için parti hazırlamışlar çok mutlu olmuştum. Arkadaşlarım bütün planlarını anlatılar. Ve şortumun cebine adresi koyan ve kaptanın gemisini gösteren kadın da meğer arkadaşım Ela’ymış. Çok güzel vakit geçirdik, denize girdik, dans ettik, karaoke yaptık ve çok eğlendik…