Çapraz Ateşte İki Kişi

Kirliydi, üstü başı toz içindeydi ama bu durumda en son düşüneceği şey kirli giysileriydi. Stresliydi, baskı altındaydı ve düzgün düşünemiyordu. Son üç geceyi derme çatma bir depoda, iki adamla birlikte geçirmişti.

‘’Üzgünüm efendim, kız kardeşinizin yeri tespit edilemedi.’’ dedi genç sekreter, patronuna üzgün ve korkmuş gözlerle bakarken, ‘’ Onu ne kadar sevdiğinizi biliyorum ama üzülmeyin, yakında onu bulacaklar.’’ ‘’Anlamıyorsun.’’ diye sakince yanıt verdi adam ve bağırdı: ‘’ Şimdi ne kadar korktuğunu ancak ben bilebilirim, tabii hala yaşıyorsa!’’

Genç adam yükselen bir şirketin başındaydı. İşi yüzünden kardeşiyle vakit geçirememenin vicdan azabının üzerine bir de bu kaçırılma olayı patlak verince işler iyice çığırından çıkmıştı. Kardeşinin bir öğleden sonra yürüyüşüne çıkıp geri dönmediğini kardeşinin arkadaşlarından öğrendiğinde çoktan olayın üzerinden iki gün geçmişti. Polise başvurmuş, adamlarına kardeşini bulmaları için ödeme yapmıştı. Hiçbir şey yoktu elinde bunlara rağmen. ‘’Bir sigara içmek için dışarı çıkıyorum,’’ dedi sekreterine, ‘’ yerime bak.’’

Asansörü çağırdı, gelmeyince sinirlenip merdivenleri hızla inmeye başladı. İyi planlanmış, soğuk bahçeye çıktı ve çakmağını almak için elini cebine attı. Bir kağıt parçası cebinden yere düştü. Bir adres ve altında not yazılıydı: Bu adrese gel, kardeşini seviyorsan yanında üç milyon dolar da getir ve yarın saat tam üçte burada ol. Bu notu kim bıraktıysa kardeşinin onların yanında olduğundan emindi fakat şimdi ne yapmalıydı? Şirket sahibi olmasına rağmen bu kadar parayı bulmak onun için bile zordu ama söz konusu kardeşiydi. Ya polisten yardım isterse? Evet, bunu yapacaktı. Yanında polislerle gidip kardeşini o insan bozmalarından kurtaracaktı. Ya kardeşi orada değilse? Riske atamazdı kardeşini, o yüzden ne pahasına olursa olsun oraya gidecek ve kardeşini almadan geri dönmeyecekti.

Ertesi gün saat ikide polislerle buluştu. Planlarına göre adam arabasıyla önden gidecek, polisler yürüyerek onu en az dört metre mesafeyle takip edecekti. Adrese doğru yola koyuldular.

Vardıklarında herkes gergindi, kimse ne olacağından emin değildi. Adam, eline para çantası gibi tutuşturulmuş bir çantayla arabadan indi; yıkıldı yıkılacak, pas kokan bir depoydu adresteki. İçeriye adım attı. Arkasındaki polisler onu sakinleştirmeye yetmiyordu. Arkasından uzanan bir el boynunu sertçe kavradı ve adam başına dayanan silah namlusunu hissetti. ‘’Parayı ver.’’ dedi tok sesli adam. Kardeşinin güvende olduğundan emin olmak isteyen adam karşılık verdi: ‘’ Önce kardeşimi göreceğim.’’ Kalın sesli bağırdı: ‘’ Kadını getir!’’

Kardeşinin göz altları çökmüştü, giysileri yırtıktı. Adam kardeşi için çok endişeliydi ama dişini sıkmalıydı.  Sözde para çantasını yavaşça kardeşini getiren adama uzattığı sırada içeri polisler daldı. Sekiz kişiydiler. Aniden ortalık karıştı, mermiler havada uçuşmaya başladı. Adam ve kardeşi çapraz ateşte kalmışlardı. Polis ateş etmekte tereddütlüydü ama fidyeciler kanundan bağımsız bir şekilde ateş ettikleri için onların da ateş etmekten başka seçenekleri kalmamıştı. Kardeşini kenara çekmeye çalıştı genç adam fakat bir anda kardeşinin adamın kolunu tutan eli gevşedi. Hava artık kan kokuyordu; o sıcak, hayati sıvı. Kardeşine korkuyla baktı adam, tam o anda kardeşi yere düştü. Sonrasında polisin ya da suçluların yaptığı hiçbir şeyi önemsemiyordu adam, sanki depoda sadece yerde yatmakta olan yaralı kardeşi ve kendi vardı. Elini tuttu kardeşinin ve ağlamaya başladı. Anne karnından yeni çıkmış bir bebek gibi, hıçkırarak ağlıyordu. Kardeşi fısıldadı: ‘’Benim için ağlamana değmez.’’. Bunlar onun son sözleriydi.

Aylar sonra suçluların yargılanma süreci bitmiş, ikisi de hapsi boylamıştı. İfadeleri ise gerçekten şok etkisi yarattı: ‘’ Bize para teklif edildi… O genç kadını kaçırmamız için.’’ Sorgudaki memur şaşırarak sordu: ‘’Kim teklif etti?’’ Yanıt uzun bir sessizlikten sonra geldi: ‘’ Kadının kendisi… Bize ağabeyinin zengin, kendisinin ise borç içinde olduğunu söyledi. Paraya ihtiyaç varmış, bizi tuttu. Bu kadar büyük bir miktarı ağabeyinin karşılayamayacağını bildiği için şirketi dağıtmak uğruna olsa bile o parayı ağabeyinden alması gerektiğini söyledi. Borcun nedenini ise bilmiyoruz.’’

(Visited 37 times, 1 visits today)