Okuldan eve geldiğimde o kadar yorgundum ki hiç bir şey yapmamaya emindim. Bir ara çantamı boşaltmaya niyetlendim ve yerimden kalktım. Tam çantamı açtım ki çantamın içinde matematik, türkçe, fen, biyografi kitapları yerine kara bir kedi vardı.
Bu kedi okul çıkışlarında yemek verdiğim kediydi. Bu gün yanımda yemek getirmediğim için aç kalmış olmalı ki çantamdan ders kitaplarını çıkarıp kendisi içine girmiş. Ona hemen bir kap süt getirip bir tabak dolusu salam getirdim ve bu kediyi dışarı atamayacağım için arkadaşım sude’yi çağırdım. Kendisi kedileri çok severdi ve üç tanede kedisi vardı.
İlk kedisinin adı Zoka, ikincisinin adı Şila, üçüncüsünün adı Leli’di. Sude bir kedi daha ister mi diye sordum, istemiyormuş ama bana bir fikir verdi, annem ve babamdan gizli bu kediye evde bakabileceğimi söyledi. Çok heyecanlandım çünkü bu fikir bana harika gelmişti ve bu fikri hemen kabul ettim.
Genelde anne, babamdan gizli bir şey yapmazdım ama bu bana en iyi fikir gibi geldi. Arkadaşım Sude ile isim üzerinde tartışırken aklımdan mükemmel bir isim geçti (Gece yarısı).
Evet, ona bu ismi vermeliydim. Sude bile bu isme bayılmıştı. Kara kediye bu ismi verdim ve ilk işim onu yıkamak oldu daha sonra Gece yarısı’nı ben bebekken annemin beni içine koyduğu arabanın içine yerleştirdim ve Sude ile onun için yatak, kedi kumu ve giysiler aldık. Eminim ki aldıklarımızı çok beğendi, eve gelince aldığım tüm giysileri teker teker denedi. Onun gibi bizde çok yorulduk, Sude evine gitti ve hepimiz yattık.
Eğer merak ediyorsanız, evet annem kedimi gördü. İlk başta annem Gece yarısına çok alışamadı sonra kaynaştılar. İşte bu da benim kısa hikayem unutmayın ki herkesin bir hikayesi vardır ve herkes kendi hikayesini kendisi yazmalıdır.